Sen öleli kırk beş yıl olmuş büyük usta.
Koskoca kırkbeş yıl geçmiş aradan.
Bir şiirinde “Büyümez ölü çocuklar!” demiştin; belki biz de bugün “Yaşlanmaz ölü şairler” diyebiliriz.
Nâzım denildiğinde aklımıza gürül gürül akan nehirler, sarp dağların başında patlayan fırtınalar, Lorca’nın dediği gibi “dişlerinden çakmaktaşı çakan adamlar” geliyorsa, nasıl yaşlanmış olabilirsin ki!
Delikanlıların en delikanlısı Nâzım usta.
Türk diliyle türküler söylendikçe yaşayacak olan adın bugün de göğsümüzü kabartmaya devam ediyor.
***
Sen öleli kırk beş yıl olmuş büyük usta.
Aradan geçen yıllar düşmanlarını yok etti; sen ise daha da büyüdün.
Ne yazık ki göremedin ama milyonlarca insan senin şiirlerini haykırdı meydanlarda.
Nâzım söyleyen o gençlerin yüzlerindeki ifadeyi ve gözlerindeki pırıltıyı görsen, toprağı ve gökyüzünü titreten seslerini duysan kim bilir ne kadar memnun olurdun.
***
Sen öleli kırk beş yıl olmuş büyük usta.
Bunca yılda ne değişti dersen; çok şey değişti ama sömürü düzeni aynı kaldı.
Ne yazık ki düşünü kurduğun ekmek, gül ve kardeşlik günleri gelemedi bu ülkeye.
Üç askeri darbeyle örselendik. Her darbe bu ülkenin en aydınlık, en yiğit, en yurtsever insanlarını hazan yaprağı gibi kırdı.
Milyonlarca insan hapse sokuldu.
Sol partiler kapatıldı, sol kadrolar sürekli olarak rendeden geçirildi.
Sonunda sol parti de kalmadı zaten.
Savaşların en zalimi olan Soğuk Savaş en çok bizim acılı ülkemizi vurdu.
Yurtseverler idam sehpasını, hapsi, sürgünü boylarken, meydan üçkâğıtçılara kaldı.
O aydınlık günler bir türlü gelmedi usta.
Bugün de senin yazmış olduğun Kuvayı Milliye Destanı’na ihanet ediliyor.
Senin sevgili ülken, mollaların, tarikatların ülkesi olmak yönünde ilerliyor hızla.
Solun bıraktığı boşluğu din doldurdu.
Ve gençliğinde seni okumuş olan birçok aydın, bunun mümkün olmadığını, sol muhalefet yerine dinin geçemeyeceğini anlamıyor.
Dinin, eninde sonunda başka bir totalitarizme kaymak zorunda olduğunu göremiyor.
Cuntaların karşısına çıkan kim olursa olsun, onunla kol kola girerim diyerek büyük hata yapıyor.
***
Sen öleli kırk beş yıl olmuş büyük usta.
Bu ülkeyi herkesten fazla seven o yurtsever yüreğin atmıyor artık.
Ve ne yazık ki memleket giderek kararıyor.
Ya dini otorite ya askeri otorite ikilemine sokulmak isteniyor.
İşte bu ortamda seni şiirlerle, şarkılarla, türkülerle anıyoruz, umutlu olmaya çalışıyoruz.
Ve bir kez daha hak veriyoruz sana.
“Umutsuz yaşanmıyor!”
Yaşanmıyor.
Zülfü Livaneli zlivaneli@gazetevatan.com 04.06.2008
arasorbul - 4. Jun, 11:00