Sitem hakkinda

Bu sitede diger sitelerden sectigim yada gazetelerden buldugum ve sizlerle paylasmak istedigim yazi,siir,resim vs seyleri bulacaksiniz.Umarim begenirsiniz.

Okuduklarim


Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu
SS Süleyman Soylu

Dinlediklerim

Sabahat Akkiraz | Bergüzar
Bergüzar

Seyrettigim filmler

MISAFIR DEFTERI

Samstag, 4. Oktober 2008

DİYALEKTİK ALâMETLER, METAFİZİK FELâKETLER

Bizim kuşağın gençliğinden beri adeta ezberindedir ve "diyalektik" denilince art arda sıralanır kurallar (ve belki de arzular): Diyalektik, sürekli değişim demektir; yani kesin mutlak hiçbir şey yoktur. Karşılıklı etkileşim vardır ve değişimi sağlayan da "çelişki" olgusudur. Değişim, nicel gelişmenin nitelik değişikliğine dönüşümü, bunu hazırlaması, yaratması sayesinde yaşanır, yani sıçramalı bir gelişim söz konusudur. Kısacası, tez ve anti tez arasındaki çelişki, karşılıklı etkileşim, mücadele, her neyse, bir senteze ulaşır... Toplumu, doğayı bu şekilde ele alan diyalektik karşısında yer alan "metafizik" ise adeta diyalektiğin tersine bir kavrayışı temsil eder... "Böyle gelmiş böyle gider" anlayışını...



Diyalektik, değişimmiş! Pöh! Ama değişim hep "onların" cenahında oluyor: Demirel, Menderes'in türeviydi; Özal, ikisinin sentezi. Erbakan, Özal'ın anti tezi oldu; Erdoğan ikisinin sentezi... Menderes ile başladı süreç, Erdoğan ile devam etti; öyle geldi, böyle gitmiyor mu? Orta yerde serpilip duran bütün alâmetler, gidişatın onların istediği yönde olacağını gösteriyor; bakın işte AKP'nin oy oranı da yüzde ellilere tırmanmış... Bunlar gidici değil arkadaş... Diyalektik sıfır, metafizik bir... Evet, lakin alâmetler...



(Cümlesinin bu kelimesinde Yazar, bir parantez açtı ve Nazım Hikmet'in "Alâmetler Suresi" şiirini okumaya başladı: "Yedi kat yerin altından uğultular geliyor./ Çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır. / Haram sevaboldu, sevap haramdır. / Ak kurt, kara tahtayı daha bir yol kemirir, / çekin ki körükleri / ateşe girdi demir.")



Mevcut çelişkiler değişimi sağlarmış! Pöh! Ama çelişki denilince şimdi sadece bir takım tuhaflıklar anlaşılıyor. Başında türban göbeğinde piercing genç kızlar yetmedi, şimdi de Cemil İpekçi'nin türban takma arzusu konuşuluyor... Belki de işte bu, pek hayra alâmet olmasa gerek... Çünkü İslam inancında dünyanın sonu, bir alt üst oluş hengâmesiyle ifade edilen "kıyamet" ile açıklanır ya; bu tuhaflıklar toplumsal düzlemde "onların" kendi kıyametlerini de yakınlaştırıyor olmasın? Ama sonuçta, bu türden çelişkilerin sağladığı değişim yine de "onların" hanesine yazılan metafizik bir değişim. Öyleyse, metafizik iki, diyalektik sıfır...



(Yazar, can sıkıntısıyla şiiri okumaya devam etti: "Çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır. / Duyuldu kim ölüm satılıp kâr edile, / kendi kendilerin reddü inkâr edile / ve duyuldu kabuğuna tık ettiği civcivin. / Duyuldu uykusundan uyandığı / zincirinden başka kaybedecek şeyi olmayan devin.")



Değişim nicel gelişmenin nitelik değişikliği yaratması sayesinde yaşanırmış! Pöh! Her gün bir iki nicel alâmet ortaya çıkıyor, alâmetlerin sayısı elbette çoğalıyor... Yani çok alâmetler belirdi, burası kesin; elektriğe yüzde 20 zam geldi; ama tık yok. Sosyal güvenlik yasası geldi geçti; ama pek fazla kimsenin umurunda değil. Diyarbakır'da çocuklar dahi bombalanıyor, ölüm satılıyor ve kirli savaş kâr ediyor. Toplum vicdanı kendi bilinçlenmesini "reddü inkâr" ediyor. Belli ki vakit tamam değil. Belli ki Nazım'ın "Dev"i metafizik uykusuna doyamadı. Eh işte, metafizik üç, diyalektik sıfır...



(Bunları da hatırlayan Yazar'ın keyfi iyice kaçtı, uyuştu ve metafizik bir bezginlik sardı her bir yanını. Tekrar Nazım Hikmet'e döndü, ondan medet umdu: "Çekin ki körükleri / ocağa girdi demir. Bir ateş külçesi düştü buzların ortasına. / Alâmetler belirdi, kıyamet alâmetleridir. / Haberdir, erişmekte kaynayan su galeyan noktasına.")



Toplum, kıyameti sadece Kuran'daki kozmik bir kargaşa olarak algılıyor. Asıl toplumsal kıyamet, elbette determinist [belirlenimci] bir kader olmaktan çıkıp volontarist [iradeci] bir arzu haline geldiğinde kopacak; bu kıyametin adı şimdiden kondu, biline ki, her daim Devrim diye anılacak. Kurt ile kuzunun birlikte gezmesi kıyamet alâmetiyse; yoksul Müslüman ile sosyalist, Kürt ile Türk birlikte olduğunda, şu dünyayı bize cehennem kılan zebaniler kaçacak delik arayacak. Ama şimdi... Şimdi yine ve şimdi halen, iktidarın zamlarına ve sosyal güvenlik zulümlerine rağmen, buz gibi bir sessizlik hüküm sürüyor. Buzların ortasına düşmesi gereken bir ateş külçesi, Diyarbakır'da gencecik bedenlerin üzerinde patlıyor. Metafizik kehanet yine galebe çalıyor. Parantez içinde kalıveriyor hayatlarımız ve diyalektik düşlerimiz. Sonuç aşikâr; metafizik dört, diyalektik sıfır..



(Ve bu sırada, çoğunluğun herhangi bir siyasetçiden daha fazla önem verdiği televizyondaki spor yorumcusunun "Maç doksan dakika, bunu sakın unutma" sözleri Yazar'ın da değdi kulağına ve yazısına son noktayı koymaktan ve parantezi kapatmaktan vazgeçti.


Rmelihpekdemir@birgun.net / 10:58 06 Ocak 2008

Aziz Nesin
Bam teli
Can Dündar
CUMOK
Enver gökce
Enver Karagöz
Fikri Sönmez
Gülten Akin
Karamizah
Laz Kapital
Melih Pekdemir
Nazım Hikmet
Ofli hoca
Oguz Aral
Oguzhan Muftuoglu
Okuma kösesi
... weitere
Profil
Abmelden
Weblog abonnieren