Sitem hakkinda

Bu sitede diger sitelerden sectigim yada gazetelerden buldugum ve sizlerle paylasmak istedigim yazi,siir,resim vs seyleri bulacaksiniz.Umarim begenirsiniz.

Okuduklarim


Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu
SS Süleyman Soylu

Dinlediklerim

Sabahat Akkiraz | Bergüzar
Bergüzar

Seyrettigim filmler

MISAFIR DEFTERI

Donnerstag, 7. Mai 2009

PARİS KOMÜNÜ’NDEN FATSA’YA DEVRİMCİ SİYASET

PARİS KOMÜNÜ’NDEN FATSA’YA DEVRİMCİ SİYASET



4 Mayıs 1985’te cezaevinde hayatını kaybeden Fatsa eski Belediye Başkanı Fikri Sönmez’in anıldığı “Paris Komünü’nden Fatsa’ya Devrimci Siyaset” paneline, Oğuzhan Müftüoğlu, Sedat Göçmen, Mahmut M. Uyan ve Ahmet Özdemir katıldı*
***
SEDAT GÖÇMEN:
Fatsa, kafamızdaki dünyanın bir örneğiydi
Fatsa, Türkiye açısından özel bir öneme sahiptir. Biz burjuva demokrasisini eleştirerek devrimci olduk, Devrimci Yol’cu olduk. Fatsa’da yapılan kafamızdaki dünyanın ufak bir örneğiydi. O deney nasıl yaratıldı, oraya nasıl varıldı bunlar üzerine konuşmamız bugünkü mücadele açısından önemlidir.
Devrimci Yol dergisi 1977 1 Mayıs’ında çıktı. O zaman çoğumuz 20’li yaşlardaydık. En yaşlımız 33 yaşındaydı, biz ona ‘ihtiyar’ diyorduk. Devrimci Yol dergisinin çıkışının ardından ‘Zama, Zulme, Faşizme Karşı’ kampanya başlatarak ülke genelinde örgütlü merkezi bir çalışma içerisine girdik. O kampanya sırasında pek çok ilde mitingler, gösteriler yaptık. Faşizmin açık biçimde görüldüğü, sert bir dönemdi. Buna karşı bölgelere gitmeden önce de Direniş Komiteleri tartışmasını yapıyorduk. Asıl amacımız faşist saldırılar karşısında emekçileri, işçileri, gençleri bir araya getirerek halkın birleşik örgütlülüğünü gerçekleştirmek, direniş odakları yaratmaktı. Ama daha başlangıcından itibaren Direniş Komiteleri’nin aynı zamanda dayanışma örgütlemeye, demokrasiyi geliştirmeye dönük bir hedefini de ortaya koymuştuk.
Bu anlayış doğrultusunda Fatsa’da çalışmalara başladık. İlk zamanlar sayımız çok fazla değildi. Bütün köylerde, bütün mahallelerde kahve toplantıları yaparak işe başladık. Kahvelerin olmadığı yerlerde cuma namazı çıkışlarında konuşmalar yapıldı. Faşistlerin etkin olduğu, çalışmamızın zor olduğu bölgelere girip oralarda da yürüttük çalışmalarımızı. İlk fındık mitinglerini yaptığımız da Fatsa fındık mitinginde 1.500 kişi topladık, Ünye taraflarında 1.000, Espiye de 700-800 kişiydik. Fikri Sönmez bu toplantılara gelir konuşmalar yapardı. Bu mücadele adım adım gelişti. Bu gelişim sağlanırken hareketimiz pek çok militanın omuzları üzerinde yükselmiştir. Kahve toplantılarına başladığımızda ilk toplantıda ben konuşmuştum, ikinci konuşmayı -daha sonra gerilla mücadelesinde yitirdiğimiz arkadaşımız- İlhan (Durmuş) yapmıştı. Çalışma yaptığımız yerlerden Yukarı Çamaş faşistlerin kontrolündeydi ancak kısa zamanda oradaki etkinlikleri ortadan kalktı. Bunda adını anmayı görev bildiğim Şehittin Tırıç’ın büyük bir rolü olmuştu. 1979’a geldiğimizde Fatsa’nın 7 bölgesinde fındık mitingleri yaptık.
O günkü koşullarda yokluklar vardı. Karaborsa var. Sigara yok, yağ yok, benzin yok. Alırsan da 2 liralık bir şeyi 4 liraya alıyorsunuz. Biz buna müdahale ettik. Karaborsayı ortadan kaldırdık. Eşit biçimde, gerçek fiyatları üzerinden dağıtım yaptık, tüccara da bunun parasını verdik. Bu kuyruğa polis de giriyor belediye de giriyor. Bazen polis bizim dağıtımımızı engellemeye çalıştı, kimi zaman çatışmalar da çıktı. Ama halkın gözünde durum şu; ‘devrimciler adaletli biçimde, kimsenin hakkını yemeden dağıtıyorlar, karaborsa ortadan kalkıyor, oradaki sömürü ortadan kalkıyor, birileri buna engel olmaya çalışıyor’. Bizim yaptıklarımız halk içinde sempati topluyordu.
Zamanla yaşamın her alanına doğru müdahale ettik. Bu müdahale komiteler aracığılıyla yapıldı. Halk komitelerimiz vardı, kararlar orada alınıyordu. Fatsa’daki tüm olumsuzlukları böyle ortadan kaldırmaya çalışıyorduk. Halkın kendi kendini yönettiği bir demokrasi anlayışını geliştirmeye çalışıyorduk. Belediye Başkanlığı seçimleri böyle koşullarda gerçekleşti. O dönemde Devrimci Yol seçimleri boykot ediyordu. Merkez de tartıştık ve yerellerin özgünlüğü gözetilerek seçimlere girme kararı alındı. Fikri Sönmez Fatsa’da bilinen, sözü dinlenen devrime bir halk önderi olarak tanımlayabileceğimiz birisiydi. O’nun başkanlığında halkın yönettiği bir belediyeyi hayata geçirdik.
Fatsa’daki belediye başkanlığını aldığımızda devletin tüm kurumları var orada. Kaymakam var, polis var, bankalar var, jandarma var ama halk meclisleri de var; belediye meclisi, belediye encümeni de var. Ama bütün kararlar halk meclisinde alınmış, bunların uygulanması belediye tarafından halk meclislerinin denetiminde yürütülüyor. O günkü koşullarda iktidar mıyız, tam bir iktidar olduğumuzu söyleyemeyiz, devlet her şeye hâkim mi, onu da söyleyemeyiz.
***
OĞUZHAN MÜFTÜOĞLU:
Fatsa’da ‘bütün iktidar halka’ şiarı hayata geçti
Devrİmcİ Yol’un Fatsa perspektifi neydi? Bizi, Türkiye ve dünya solunun bütününden ayrı şekilde Fatsa pratiğine yönlendiren düşünce yapısı nelerdir? Nasıl o noktaya geldik?
Buna değinirken, Fatsa’nın bir evvelki döneminden başlamak gerekir. Her şeyin bir evveli bir de ahiri vardır. Benim bir yazımda kullandığım bir söz vardır, ‘Fatsa Kızıldere’nin hem eleştirisi hem de devamıdır’ diye. Zaman zaman bununla ne kastettiğim sorulur. Fatsa’nın evvelinde Kızıldere vardır, Dev-Genç çalışmaları vardır. Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Fikri Sönmez o dönemin çalışmalarındandı. Dev-Genç fındık mitingleri, tütün mitinglerine katılırdı.
Fikri’lerle ve Kızıldere’de kaybettiğimiz arkadaşlarla tanışmam Kızıldere öncesine rastlar. Mahir’ler Ankara’dayken uzun süre burada bir eylem hazırlığı yapıldı… Ahmet Atasoy ilk kez bir davetimiz üzerine geldi ve arkadaşlarımızın bir grubunun Karadeniz’e geçmesi için konuştuk. Ordu’nun kırsal bir bölgesinde onları barındırmanın kolay olacağını söyledi, Saffet’i, Kazım’ı, Hüdai’yi peyder pey Karadeniz’e gönderdik. Benim yakalanmamın ardından Mahir’ler Ertan’ı çağırmış ve sonrasında Mahir’lerde Karadeniz’e gidiyor .
Ben Kızıldere’nin olduğu gün emniyetteydim. Emniyete Fatsa’dan, o bölgeden epeyce insan getirdiler. Fikrileri olsun ve diğer pek çok kişiyi getirdiler, DAL’da sürüklediler, bir kısmıyla birlikte cezaevinde yaşadık.
Devrimci Yol - Kurtuluş ayrılığı olarak bilinen, bizim kendimizi Devrimci Gençlik olarak ifade ettiğimiz dönemde Fikri Sönmez Ankara’ya geldi, ‘Ben ayrılık konusunu hem sizden hem de diğerlerinden dinlemek istiyorum’ dedi. Konuştuk, ardından Fikri durdu düşündü, ‘yeterli, diğerleriyle konuşmayacağım’ diyerek o kararlılıkla döndü Fatsa’ya. Fatsa’nın sonraki hikâyesi Devrimci Gençlik’in gelişmesi ve sonrasındaki gelişmelerle yaşanmaya başladı.
Fatsa’nın Kızıldere’nin hangi anlamda eleştirisi hangi anlamda devamı olduğu sorulur. Fatsa Dev-Genç’ten başlayan, Kızıldere ile devam eden sürecin devamıdır. Eleştiri derken Fatsa ile Kızıldere eşleştirmesi değildir.
Devrimci Yol ile THKP-C ilişkisidir anlatılmak istenen. Devrimci Yol THKP-C’ ile ilgili olarak evet bu yolda devam etmeliyiz ama aynen değil, onu taklit ederek değil o günün görevlerini doğru kavrayarak THKP-C çizgisini devam ettirmeliyiz diyerek mücadeleyi örgütlemiştir. Bugün için de geçmişi taklit ediyorlar gibi laflar söylüyorlar. Bunu söyleyenlerin, aslında taklit edip etmeyecek bir geçmişleri de olmadığından, konuşmak çok kolay geliyor onlara. Bizim geleneğimiz geçmişe nasıl yaklaşılacağını kendi pratiğiyle göstermiştir.
Fatsa’yı yaratan bir devrimci düşünce vardı. O düşünceye nasıl yöneldik? Bizim o dönemlerde çok yaygın olan sosyalizm tartışmalarında, Sovyet-Çin tartışmalarındaki tavrımız, geleneksel bürokratik revizyonist anlayışlara eleştirilerimizin bu noktaya evrilmemizde başlangıç olduğunun altının çizilmesi gerekir. 90’lı yıllarda bütün dünyada tartışılmakla birlikte o dönemde çok tartışılmayan yönleriyle biz sosyalizmi tartışıyor, bürokratik sosyalizm anlayışı konusunda eleştirilerimizi ifade ediyorduk. İkincisi faşistlere karşı bir mücadele yürütüyor, bazı yerlerde biz etkin duruma geliyoruz. Bunun üzerine oralarda neler yapmamız gerektiğini tartışıyorduk. O tartışmalarda Tito’nun ‘faşistleri defettiğimiz ve kurtardığımız her yerde bütün iktidarı halka devredeceğiz’ sözü üzerimizde etkili oldu. Bu anlayış, faşizmi yıkacak en önemli güçlerden birisi olduğunu, bir küçük ot parçasının bir kaya yarığında o kayayı parçalayacak güce erişebileceğini ifade ediyordu.
Benim beynime işlemiş bir sözdür. Devletin çatlağı içerisinde biz de iktidarı aldığımız yerlerde halka devretmeliyiz, böyle bir demokrasi anlayışını halk iktidarının nüveleri, sosyalizmin iktidara geldikten sonra gerçekleştirilecek bir şey olarak görülmemesi gerektiği, bu düzenin içinde adım adım inşa edilmesi gerektiğine ilişkin fikirler Devrimci Yol anlayışının temelleriydi.
Fatsa bu anlayışın en güzel ve en iyi gerçekleştirebildiği yerlerden birisi oldu. Elbette ki Fatsa’yı gerçek manada yaratanlar, oradaki mücadeleyi sürdürenler, o fikri hayata geçirenlerdir. Eğer mücadele içinde bunları hayata geçirecek, kavrayacak kadrolarınız, örgütünüz yoksa asla başaramazsınız. Her şeyin bir evveli bir ahiri vardır, diye başlamıştım öyledir. Fatsa’nın evvelini konuştuk, ahiri ne olacak hâlâ olmadı ama dün alanları yavaş yavaş daha çok doldurmaya başlayan devrimci gençler ahirini yaratsın.
***
MAHMUT MEMDUH UYAN:
Fatsa toplumun iktidarıydı
Fatsa, pratiği ve yürütülüşü üzerine konuşmayacağım, o pratik için de doğrudan yer almadım. Ben Fatsa’ya 82 sonrasında, Nokta operasyonu ve 12 Eylül sonrasında kır direnişi sırasında geldim.
Biz tabii ki sürekli operasyonlarının ve baskının ve şiddetin içinde Fatsa’ya gelişi yaşadığımızda Fatsa’yı teorik düzlemde yeterince kavramadığımızı düşündük. Biz, direniş komiteleri anlayışı, işçi konseyleri ve öğrencilerin ÖTK’sını yeterince kavramadığımızı, ayrıca AYÖD’ün, İYÖD’ün ve Dev-Genç’in aşağıdan demokratik katılımla oluşan süreçleri yeterince kavramadığımızı düşünüyorduk. Herkesin dikkatini çeken Devrimci Yol’un kitleselliği, onunla birlikte yürüttüğü iç savaş-çatışma ve genelde umut olma hali söz konusuydu. Devletin de var olduğu, bizim de var olduğumuz yer yer ikili iktidarın olduğu, hayatın ikiye yarıldığı bir süreçten gelerek cunta sonrası Fatsa’ya baktığımızda dikkatimizi çeken oradaki demokrasi ve toplumun iktidarı ilişkisiydi.
Kapitalist yapı içinde farklı bir toplumsallığın ortaya çıkarılmasıydı.
Yaşadığımız süreçlerde gördük ki tarihte iz bırakan şeyler toplumun sade biçimde ortaya koyduğu toplumsallıklar olmuştur.
Paris Komünü ile benzerliği de ilk kez böyle bir iktidarın, doğrudan demokrasi ilişkisinin ortaya çıkmasıdır. Komün’le benzeştirme yanı, Türkiye’nin toplumsal tarihinde de Fatsa’nın böyle bir olgu olarak ortaya çıkışı vardır. Unutulmamış, açığa çıkmış ve üzerine çeşitli tartışmalar yürütülmüştür. Mevcut düzen içinde farklı bir iktidar ilişkisinin görülmüş olmasıdır, Türkiye tarihinin Paris Komün’ü dememizin ana nedeni budur. Fatsa’daki demokrasi ve direniş komiteleri Devrimci Yol’un en özgün yanlarıydı.
***
AHMET ÖZDEMİR:
Tarihsel belleğimizi geleceğe taşımalıyız
Kendİ deneyimlerimizi epey anlattık. Ama birkaç noktaya vurgu yapmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bunlardan birisi demokratik katılımcılıktır. Tarihsel belliğimizi gelecek belliğimize yönlendirmemiz gerekiyor.
Komite sözcüğünü o günlerde ilk kez kullandık. Her mahallede ortalama 5 kişi olabilecek, belediye ile halk arasındaki iletişimi sağlayabilecek kurullar oluşturduk. Zaman zaman buna belediye komiteleri dedik zaman zaman halk komiteleri dedik. Demokratik katılımın doğrudan yapılması ile ilgili de birkaç şeyi aktarmak gerekir. Bugün temsili demokrasi ile doğrudan demokratik katılım hakkında da konuşuyoruz. Demokratik değişimin, gelişimin doğurganlığı üzerine kafa yormamızı sağlıyor. Bir seçim çalışması yürütmüşüz ve bunu da belediyeyi kazanabilecek ekiplerin, bütünün ortaklaşa yürüttüğü çalışmaya dönüştürmüşüz. Bizim, hangi mahallenin hangi sorununu, kimlerle çözeceğimiz üzerine program çıkmış. Bu program seçimlerden sonra belediyenin çalışma programı olmuş. O pratik sürecin gelişim seyrinden doğru Fatsa’da yeni bir süreci örmeye çalıştık. O günden sonra yazılmış, çizilmiş teorik saptamalara dönüştü. Bir yerlerde yazılmış çizilmiş olmayan bizim ihtiyaçlarımızın yön verdiği ilişkilere dönüştü.
Bir başka nokta var, bu komiteleşme çalışması belediye içinde de yapılıyordu. Belediyenin de demokratikleşmesi gerekiyordu. Bunun için de belediyenin belli ünitelerinin, işçiler tarafından yönetilmesi gerekiyordu. Çamura Son kampanyasına girerken düşündüklerimiz bunlardı. Seçimler kazanılmıştı ama artık kolektif bir şeylerin yapılması gerekirdi. ‘Ben ne yaptımsa halkımla birlikte yaptım’ sözünün özüne uygun, bir çalışmanın yapılması gerekiyordu bu da Çamura Son kampanyasıydı. Sonuçta bir haftada bu kadar işin nasıl yapılacağı konusunda tartışmamız oldu, Sedat Göçmen’le bu konuda tartışmalar yaşamıştık. O bir haftada bunu başarabiliriz demişti. Tam bir seferberlik ve kolektif çabayla çok öznel bir deney olacaktı ve sonuçta hepimiz sonuçtaki başarıyla şaşırdık.
Demokrasi ve katılım kolay değildir, Fatsa’da bunu önce hazır olanlarla yaptık. Fatsa’da bir durumumuz henüz yoktu, süreç içerisinde gelişecekti. Böyle başladı ve köylerden gelecek az sayıda arkadaşlarla ilk gün başladık. Çok heyecanlı bir çabaydı. Ve Çamura Son kampanyası çok etkili bir kampanyaya dönüştü ama mahalle komitelerini ikiye katlarsanız her mahalleden 15-20 katılımla başladı bu çalışma. Kadınlar tam da 2. gün sürecin gerçek dönüştürücüsü oldular. Ve biz sokaklarda çalışan ilk eylemi, o çalışan insanlara o mahalledeki kadınların çay ve yemek yardımı ve aynı zamanda kocalarına yönelik eleştirileri olmuştur. 6. gün tamamlandığında tam bir şenlik havası vardı ve herkes başarmanın mutluluğunu yaşadı. Yapılan yol üzerinden davullu zurnalı büyük bir yürüyüş gerçekleştirildi. Zaman içerisinde gördüler ki, biz istersek başarabiliriz. Bence Devrimci Yol örgütlenmesi bunun üzerinden gelişti. Sloganı da ‘halkımızın güçlü kollarıyla aşamayacağı engel, başaramayacağı hiçbir şey yoktur, biçiminde olmuştur.

13:33 05 Mayıs 2009
Kaynak: birgun.net

http://www.birgun.net/report_index.php?news_code=1241519615&year=2009&month=05&day=05

Aziz Nesin
Bam teli
Can Dündar
CUMOK
Enver gökce
Enver Karagöz
Fikri Sönmez
Gülten Akin
Karamizah
Laz Kapital
Melih Pekdemir
Nazım Hikmet
Ofli hoca
Oguz Aral
Oguzhan Muftuoglu
Okuma kösesi
... weitere
Profil
Abmelden
Weblog abonnieren