Sitem hakkinda

Bu sitede diger sitelerden sectigim yada gazetelerden buldugum ve sizlerle paylasmak istedigim yazi,siir,resim vs seyleri bulacaksiniz.Umarim begenirsiniz.

Okuduklarim


Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu
SS Süleyman Soylu

Dinlediklerim

Sabahat Akkiraz | Bergüzar
Bergüzar

Seyrettigim filmler

MISAFIR DEFTERI

Ah ulan ah!

Konumuz belli: "Ulan" ya da "lan"... Mesela yukarıdaki başlıkta bir hakaret kastı yoktur; sadece samimi bir ifade olarak okunabilir. Ancak bu satırların yazarı, kendisini eleştiren bir okuruna, "ne diyon sen lan!" diye cevap verirse, Yargıtay içtihatlarına göre, okuruna hakaret ettiğinden suç işlemiş sayılır. Durum aynen böyledir.

"Lan" ya da "ulan", argoda öfke ve nefret anlatan bir seslenme sözü olarak sözlüklere geçmiş, Türkçe'ye özgü lastikli bir kelime.. "Lan ne salakmışsın!" deyince, karşındakini küçümsersin; "ulaaaaaan" diye kelimenin lastiğini çekince, hayretini dile getirirsin; "ne mozayiği lan!" dediğin zaman siyasi tercihinin faşizm olduğunu ispatlarsın; "hadi lan!" dediğinde, bir şeylere kızmış olduğunu belli edersin; "rüşvetin belgesi mi olur lan!" diye bağırdığında, ekonomi politik bir tahlil yapmış sayılırsın.. Pekiii... Bir ülkenin başbakanı olarak, resmi literatürde bile "memleketin efendisi" unvanını taşıyan bir çiftçi vatandaşa, "ulan terbiyesizlik yapma!", "hadi ananı... al git buradan!" diyebilir misin?

Recep Tayyip Erdoğan bu tür bir soruya, muhtemelen "lan oolum, ne var ki bunda" diye cevap verecektir. Çünkü Erdoğan'ın Kasımpaşalı jargonuna bu millet aşinadır. "Ata'ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok"; "hatamız olur yanlışımız olmaz"; "ben ülkemi adeta pazarlamakla mükellefim"; "gözünüzü toprak doyursun" benzeri veciz kelamlarının ardından, en son geçen gün AKP'nin Zeytinburnu ilçe kongresinde de, "Sanki (meslek liselerinin) hepsi imam hatip, anasını satayım" buyurmamış mıydı?

Oysa, Başbakanlığının ilk aylarında, 4 Kasım 2003 tarihinde Savaş Ay ile yaptığı bir söyleşide, Erdoğan artık "değişmiş" olduğunu iddia etmiş ve bunu da büyük bir tevazu içinde "Bizim kemalat dediğimiz durum hasıl oldu artık" diyerek açıklamıştı. "Kemalat hasıl oldu" derken meğer kastettiği "olgunluk" değil de Unakıtan "Kemal abisi"ne özenmesi durumuymuş! Hani şu, "Babalar gibi satarım", "Satışa çıkıyoruz parayı veren düdüğü çalar", "Hesap mı bilmiyorsun dayak mı yemedin", "Mama dağıtıyorsan onlar da gelip gagalayacak", "Başbakanı oh diye içinize sindireceksiniz", "Lan oğlum korkmayın lan" diye ha bire döktüren Kemal abisi..

Son hadisenin nasıl cereyan ettiğini hep birlikte izledik. Başbakan, kendisine seslenen bir çiftçiye "Böyle bağırılmaz ki, terbiyesizlik yapma" demiştir. (Vatandaşın feryat etmesi terbiyesizlik midir?) Başbakan, "Lütfen bana hakaret etmeyin" diyen vatandaşı "Artistlik yapma... İyi bir sanatçısın" diye suçlamıştır. (Sanatçılar, Başbakanlık indinde terbiyesizlik yapanlar mıdır?) Vatandaşla diyalogunu "Lan terbiyesizlik yapma" diyerek sürdüren Başbakan; çiftçinin "İki senedir anamız ağlıyor" şeklindeki yakınmasına karşılık, önce "Hadi ananı..." demiş ve durmuş ve ardından "al da git" diye cümlesini tamamlamıştır. (Türkiye'de yaşayan herkes, bu duraksamadan sonra neyin kastedildiğini algılayacak ferasete sahip değil midir?)

Durumdan hep askerler vazife çıkaracak değil ya, işte bugün, hepimiz için, birer vatandaş olarak durumdan vazife çıkarma günüdür. Bu vazifeyi yerine getirmezsek, birey olarak vatandaşıyla bu şekilde konuşan bir şahıs, oturduğu makamdan da tüm ülkeye, "Lan vatandaşlar kafamı bozmayın" diye hitap etmeyi bir alışkanlık haline getirebilecek ve bu da geri dönülmez bir içtihat yaratacaktır. Başbakanı eleştirenler ise, "terbiyesizlik" yaptıkları gerekçesiyle, muzır kurulu tarafından cezalandırılacaktır. Terbiyesizlik yapmayı beceremeyen sanatçılar, Kültür Bakanlığı tarafından görevlerinden alınacaktır... En vahimi, artık bu içtihada göre herkes önüne gelene "Hadi ananı..." şeklindeki bir hitap tarzı kullanabilecek ve cümlesinin sonunu "sinemaya götüreyim" diye bitirse bile, ortalık kan revan içinde kalacaktır. (Skytürk'te yapılan röportajdan öğrendiğimize göre hadisede adı geçen çiftçi, Başbakanın iki koruması tarafından bir karakola götürülmüş, kendisine küfredilmiş, ayağı zedelenmiş ve böbrek kısmına darbe almıştır.)

Son olarak buradan, durumdan asıl vazifeyi çıkarması gereken avukat arkadaşlarıma sesleniyorum: Lütfen bu duruma el koyunuz! Kendisine "Kıvırtıyorsun!" diyen CHP'li Haluk Koç'u dava eden Erdoğan, bu sözle Başbakanlık makamına hakaret edildiğini ileri sürmüştü ya; aralarında benim de bulunduğum milyonlarca müvekkiliniz adına Recep Tayyip Erdoğan adlı şahsın, başbakanlık makamındaki yetkilerini kötüye kullanarak, Yargıtay içtihatlarına da geçmiş olan bir suçu işlemiş olmasının gereğini yerine getiriniz. Aslında, siz avukatlar müdahale etmezseniz, birer vatandaş olarak bizlerin dağarcığında, çiftçi vatandaşın hakkını korumak babından söylenecek okkalı laflar elbette bulunmaktadır. Mesela Engin Ardıç muhtemeldir ki, bu tartışmaya, "lan deme lan babam kızıyo lan" diye katılabilecektir.

Ancaaaak.. Ah ulan ah.... 301 Nolu madde, çiftçi Kemal ve yazar Melih karşısında durdukça; "Canın sağ olsun Başbakan", işte verilebilecek tek cevap olmaktadır.

14.2.2006
Melih Pekdemir

Trackback URL:
https://akpinar.twoday.net/stories/1567916/modTrackback


Aziz Nesin
Bam teli
Can Dündar
CUMOK
Enver gökce
Enver Karagöz
Fikri Sönmez
Gülten Akin
Karamizah
Laz Kapital
Melih Pekdemir
Nazım Hikmet
Ofli hoca
Oguz Aral
Oguzhan Muftuoglu
Okuma kösesi
... weitere
Profil
Abmelden
Weblog abonnieren