Sitem hakkinda

Bu sitede diger sitelerden sectigim yada gazetelerden buldugum ve sizlerle paylasmak istedigim yazi,siir,resim vs seyleri bulacaksiniz.Umarim begenirsiniz.

Okuduklarim


Barış Pehlivan , Barış Terkoğlu
Metastaz

Dinlediklerim

Seyrettigim filmler

MISAFIR DEFTERI

Montag, 14. Februar 2005

Küçücük mutluluklar

Ancak kısacık ve küçücük mutlulukları olabilir sıradan ve sahici insanların. Bunu farketmezler bile ve bunu yalnızca şairler farkedebilir belki.
Kısacık ve küçücük mutlulukarı, sıradan ve sahici insanların, ancak şiire dökülebilir, şiir olabilir, başka türlü anlatılamaz.

Kısacık ve küçücük mutlulukları sıradan ve sahici insanların, ömre bedel olur. Bu bedeli hiçbir sıradışı varsıl ödeyemez; parası pulu yetmez.
Upuzun ve kocaman ve umutsuz mutlulukları yetmez. Zira herşeyleri olan varsılların, umuda ihtiyaçları yoktur.

Öyleyse herşeyleri vardır varsılların yalnızca umutları yoktur. Oysa hiç bir şeyleri yoktur sıradan ve sahici insanların.

Ancak kısacık ve kçücük mutlulukları olabilir ve upuzun kocaman umutları. Bunu ancak feylezoflar bilir. Sakallı marx buna devrim demiştir.
Sıradan ve sahici milyonlarca insan, bunu fakettikleri zaman, umutları devinir devrim olur...

Melih PEKDEMİR (meger adli kitap´dan)

Sevgililer Günü vesilesiyle

denk düştü, yazıyorum işte... "Size anne diyebilir miyim?" adıyla bir TV programı var. "Valla ben hiç seyretmedim, böyle şeyleri hazzetmem" diyenlerin, elbette saymadım atıyorum ama, en az yüzde doksanı yalan söylüyordur.

Efendim, program baştan aşağıya rezalet. Seyredenlerin yüzde doksanı da zaten böyle düşünüyordur.

Program, tek bir formata bağlı değil; aslında bir hisseli hıyarlıklar kumpanyası. Katılımcılardaki para ve sevgi karşıtlığını sürekli kışkırtan bir ana format, her seferinde daha izansız ve insafsız yörüngelere oturuyor. En son, damat adayları tek tek kapalı bir odaya alınıp sorgulanmaktaydı.

Soru şöyle: Kızlardan biri mi yoksa torba içindeki yüz altın mı? Aşk mı para mı? Yani ahlaksız teklif! Yüz altın teklifine hayır diyene, sunucu, "peki ya iki yüz altın?" diye haraç mezat ısrar ediyor. Cevap yine hayır, yani aşk! Ama sunucu henüz bir milyon altın teklif etmedi ki!

Her biri, "Maddiyatın ne önemi var, mühim olan aşkımız" filan derken, kocaman kocaman yalanlar söylüyor. Ekran başındaki herkes, bunların bu yarışmaya aşk meşk için değil para kazanmak, şan şöhret sahibi olmak için katıldığını bilmiyor mu? Yani yalan söylediklerini... İzleyenlerin büyük bir kısmı da huşu içinde yalana ortak olmuyor mu?

Dikkatinizi çekerim, bu televizyon kumpanyasının müptelasının çoğunluğu, hani şu alın teri döken, emekçi, cefakar sıradan ve sahici insanlarımızdır. Sosyolojik bakımdan "halkı" teşkil eden malzeme budur.

Oysa, Karacaoğlan'ı filan unutsa bile, aşk, kara sevda üzerine hissiyatını arabesk tarzda ifade ettiğinde dahi, "istemem ayrılık boynumu büksün, istemem aşkıma leke sürülsün" demeyi genetik olarak becerebilen bu toplum, şimdi mutasyona mı uğruyor?
Kumpanyanın eskiden yayınlanan bölümlerinde gelin damat adayları, sevgilerini tarif etmek için "ondan elektrik aldım" derlerdi. Bunu o kadar tekrarladılar ki, cılkı çıktı ve şimdi koro halinde "onun gözlerinden ışık aldım" demeye başladılar.

Valla burada komplo teorisi yapmıyorum ve tabii ki şaka yapıyorum ama, elektrik ve ışık deyince sizin aklınıza ne geliyor? Elbette ampul! Yani AKP... Çünkü ne oluyor biliyor musunuz? İnsanların çoğu bu programı hakıra tüküre seyrederken, reyting rekorları kırdırıyorlar. Reyting aldıkça program daha kalıcı hale geliyor; ya da benzeri "farklı" programlara gebe kalıyor.. Ve aynı insanlar, evet aynı insanlar, "gördünüz işte, bu ne biçim bir ahlaksızlıktır, bu ne korkunç çürümedir, bütün bunların sebebi maneviyat yoksunluğudur," deyip camilere doluşuyor ve manevi değerlere önem verdiğine inandıkları AKP'ye oy veriyorlar...

"Size anne diyebilir miyim?" gibi kumpanyalar sayesinde AKP oylarını artırıyor!

Toplum ahlaksızlaştırıldıkça AKP güçleniyor. Büyük çoğunluğu Müslüman olan toplum, Hıristiyan tarzıyla "günah çıkartıyor"; ama asla tövbekar olmuyor. Olsaydı, AKP oylarındaki ve bu program reytinglerindeki artış sürmezdi. En fazla yolsuzluk yapanların, hayır derneklerine bağış vermekte yarışması gibi, kolektif bir kendini arındırma haleti ruhiyesinde yaşamaktayız. Başımıza taş yağmıyor ama AKP'ye oy yağıyor. Eminim, başlıktaki soruyu aslında AKP yöneticileri münafıkça sorup duruyordur: Size seçmenim diyebilir miyim?

Solculuk zenaatinde, dışarıdan bilinç taşıyarak halkı bilinçlendirmek kolay olmuyor, işe yaramıyor, taşıma suyla değirmen dönmüyor; bu, tamam da... Lakin dışarıdan bilinçsizleştirme hiç zor değil. İnsanları hipnotize eden Televizyon Dini, dışarıdan bilinçsizlik taşıyor; hayır, belki de "İÇERİDEN" bilinçsizlik taşıyordur.

Televizyon evin içindeki şuursuz bir kutu; yani ev halinin bir parçası; çoğu insanın kaynanasının benzeri bir Semra'nım ise ev ahalisinin bir mensubu. Kale içten fethedilmiş. Daha ne olsun?

"Varsın yarin yanağı herkesin olsun, yeter ki her şey ve her yer BENİM için olsun" diyen bir sevgisizlik kültürüne karşı, hala "yarin yanağından gayri her şeyde her yerde hep beraber diyebilmek için" sözüyle direnen sevgililerin günü ise mutlaka kutlu olsun.

melihpekdemir@birgun.net

Aziz Nesin
Bam teli
Can Dündar
CUMOK
Enver gökce
Enver Karagöz
Fikri Sönmez
Gülten Akin
Karamizah
Laz Kapital
Melih Pekdemir
Nazım Hikmet
Ofli hoca
Oguz Aral
Oguzhan Muftuoglu
Okuma kösesi
... weitere
Profil
Abmelden
Weblog abonnieren