Sitem hakkinda

Bu sitede diger sitelerden sectigim yada gazetelerden buldugum ve sizlerle paylasmak istedigim yazi,siir,resim vs seyleri bulacaksiniz.Umarim begenirsiniz.

Okuduklarim


Barış Pehlivan , Barış Terkoğlu
Metastaz

Dinlediklerim

Seyrettigim filmler

MISAFIR DEFTERI

Donnerstag, 3. März 2005

"KARADUT" GERÇEĞİ

1949'da bir gün İstanbul Büyük Kulüp'teki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut'u okumaya başladı:

"Karadutum, çatal karam, çingenem/
Daha nem olacaktın bir tanem/
Gülen ayvam, ağlayan narımsın/
Kadınım, kısrağım, karımsın"...

Bedri Rahmi, şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar süzüldü.Salondaki herkes niye ağladığını anlamıştı; tabii herkesten çok, hemen yanı başındaki karısı Eren Eyüboğlu... Çünkü şiirde "kadınım, kısrağım, karımsın" dediği kadın, karısı değildi.

Bu şiiri 3 yıl önce, bir başka kadın için yazmıştı: Mari Gerekmezyan...


"Kara saplı bıçak gibi"

Mari, Bedri Rahmi'nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi'nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti. O dönem askerliğini yapmakta olan şair - ressamın sinesine, "kara saplı bir bıçak gibi" saplanmıştı. Mari, Bedri Rahmi'nin bir büstünü yapmıştı. Bedri Rahmi bu büstü, Mari'nin çeşit çeşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştı. Artık aşklarından bütün İstanbul haberdardı. Bedri Rahmi, sanatında tam bir patlama yaşıyor, Eren Eyüboğlu ise sabırla eşinin kendisine dönmesini bekliyordu.


Yorgun yürek

"Karadut", 1946'da menenjit tüberküloz kaptı. İyileşebilmesi için antibiyotik lazımdı. Savaş yeni bitmişti ve ilaç ateş pahasıydı.

Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için tablolarını elden çıkarmaya başladı. Ancak bu çabalar da sonuç vermedi ve o yıl İstanbul Alman Hastanesi'nden Mari Gerekmezyan'ın ölüm haberi geldi.

Bedri Rahmi yıkılmıştı.
Sevgilisini sonsuzluğa uğurladıktan sonra keder içinde eve döndüğünde kendisini teselli eden, yine eşi Eren olacaktı. O dönem içkiye başladı ünlü şair...
Aşağıdaki şiir, o dönemin ürünüdür:

"Türküler bitti/
Halaylar durdu/
Horonlar durdu/(..)
Hüzün geldi baş köşeye kuruldu /
Yoruldu yüreğim, yoruldu."

Eren Eyüboğlu, eşinin bu zor dönemi atlatmasına yardımcı oldu. Onu yeniden sanatıyla buluşturmak için çabaladı.
Başardığını sanıyordu.
Ta ki Büyük Kulüp'teki o geceye kadar...
"Karadut"u okurken, Bedri Rahmi'nin yanaklarından süzülen gözyaşları, sevda yarasının hâlâ kapanmadığının kanıtıydı.
Bunun üzerine Eren, bir süre Paris'te yaşamaya karar verdi. Oradan eşine yazdığı bir mektupta "o gece"yi hatırlattı:

4 Ocak 1950 - PARiS

"Canuşkam,

Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl titremişti.

Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapmışmış gibi olmuştum. O gece... Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri'nin ruhuna, insan üstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın.

Eren."


'Buna katlandımsa.'

Bu dualar işe yaradı. Bedri Rahmi, 11 yaşındaki oğluyla eşine döndü.
1974'teki ölümüne kadar geçen çeyrek asrı, aynı evde çalışıp üreterek, diz dize birlikte tükettiler. Öldüğü gün, eşi Eren cenazeden dönüşte, 35 yaşına gelmiş oğlunu karşısına oturttu:

"Babanı uğurladık" dedi, "Ama şunu bilmeni istiyorum ki, ona çok kırıldım. Yaşadığı ilişkiyi unutmadım. Hiçbir kadın aşağılanmayı kabul etmez. Buna katlandımsa, bil ki, sadece senin hayatın kararmasın diyedir."




CAN DÜNDAR

EŞEK

Vefakâr ve cefakâr dostumuz: EŞEK

Eşek, Merkep, Uzunkulak, Karakaçan. İnsanın eski dostu eşeğin dünyaya geliş tarihi tam olarak bilinemese de, araştırmacıların büyük kısmı, eski belirtilere ve bulgulara dayanarak doğum tarihinin insanın doğumundan önceye denk geldiğinde birleşmektedirler. Doğum yeri de, doğum tarihi gibi kesin bulgulara sahip değildir. En yaygın görüşe göre, eşeğin ilk ortaya çıktığı yer Kuzey Afrika topraklarıdır. Günümüzde de köylerde, kentlerde, caddelerde, ovalarda, dünyanın her tarafında eşeğe rastlanmaktadır. Yaşam uzunluğu 20-25 yıl arasında değişmektedir. Üremesi genelde bir seferde 2 yavru (sıpa) doğurma şeklindedir. 10 tane yavrulayanlara da rastlanır.


EŞEĞİN EVCİLLEŞTİRİLMESİ


Eşekler onbinlerce yıldır özgür yaşamıştır. Sonradan insanlar tarafından evcilleştirilmiştir. Evcilleştirme sırasında çok eziyet görmüş, bu aşamada ölenler de olmuştur. Evcilleştirilmeden önce, kimseye hizmet etmek zorunda değildi. İstediği yere gider, canı çektiğini yer, arzu ettiği yerde istediği zaman yatar, istediği zaman kalkardı. Ne işine karışanı ne de hesap soranı vardı. İnsanlığın eşekleri evcilleştirmesinden sonra, tam bir ''kölelleştirme'' işlemine tabi tutulmuştur. Boynuna yular, sırtına semer vurup, dar, karanlık ve rutubetli ahırlara tıkıldılar. Sabahtan akşama dek çalıştırılıp, bir tutam saman ve bir miktar da arpa verdiler...


EŞEĞİN EVRİMİ

Eşeklerin milyonlarca yıldır yeryüzünde yaşadığı tahmin edilmektedir. Tarihte bilinen ilk eşekler Nil nehri kıyılarında büyük sürüler halinde, yabani olarak dolaşmaktaydılar. Buzul çağı döneminde ''equine'' sınıfının üyeleri Afrika kıtasından kaybolmuş, bu sınıftan olup da, dünyanın diğer bölgelerinde yaşamlarını sürdürebilenler, türün yaşamasını sağlamıştır. Evcilleştirilen eşeğin atasının, Afrika yabani eşeği Nubya türünden olduğu tahmin edilmektedir. Ancak eşeğin evrimleşme tarihi hakkında fazlaca bilgi bulunmamaktadır. Bilinen en eski eşek kalıntısı M.Ö dördüncü bin yılda Aşağı Mısır'ın Ma'adi bölgesinde bulunmuştur. Eşeğin evcilleştirilmesi, Güneybatı Asya'da koyun, keçi ve sığırların M.Ö. sekizinci ve yedinci bin yıllarda evcilleştirilmesinden çok daha sonra gerçekleşmiştir. M.Ö. 4000 yılı civarında sığır yetiştiren Nubya insanları yük taşıma amacıyla vahşi eşekleri ilk olarak evcilleştirmişlerdir. Eşekler de böylece, temel yük hayvanı olarak öküzün yerini almıştır.

TARİHTE EŞEK

Romalı tarihçi Plutharkhos'un ifadesine göre, Büyük İskender'in seferlere çıkan ordusunun silah ve yiyeceklerini taşıyan çok sayıda eşek ve katırı vardı. Roma İmparatoru Neron'un eşi İmparotoriçe Pope, 500 dişi eşek besliyor ve her gün bunların sütüyle banyo yapıyordu. Roma İmparatorluğu'nda zayıf çocuklara ve hastalara, protein ve şeker bakımından inek sütünden daha zengin olan eşek sütü içiriliyoru. Amerika kıtasında yaklaşık 10 bin yıl önce soyu tükenen eşek, Kristof Kolomb'un 1495 yılında gerçekleştirdiği ikinci seferi sırasında yeniden bu kıtaya girmiştir.

EŞEK TÜRLERİ

Eşekler boylarına göre 3 gruba ayrılmaktadır. Minyatür eşekler (boyları 91 cm), Standart eşekler (boyları 9-140 cm arasında), Büyük (mamut)eşekler (boyları 140 cm'den fazla) Akdeniz adalarından Sicilya ve Sardunya kökenli minyatür eşek, uysal ve yumuşak huyludur. Bu yüzden sirklerde kullanılır. Boyu 66-91 cm. ağırlığı 90-200 kg arasında değişmektedir. Ülkemizde minyatür eşeklere ilgi duyulmamıştır.

Poitou Eşeği (Fransa): En ünlü ve olağandışı eşek cinslerinden biridir. Son derece güzel ipeksi kürke sahiptir. Kulakları da aşırı tüylüdür.

Beyaz Mısır Eşeği: En ünlü binek cinsi eşektir. Çok eski zamanlardan beri binek hayvanı olarak tanınmakla birlikte, çoğu zaman Mısır ve komşu ülkelerde yük taşımada da kullanılmaktadır. ''Beyaz Şam Eşeği'' olarak geçmektedir.

Katalon ve Endülüs Eşekleri: Katalon eşeği, İspanya'nın Katalonya eyaletinden getirilmiş olup, 140-160 cm'lik yüksek boyları ile ünlüdür. Şu anda soyu tükenmektedir. Endülüs Eşeği ise, İspanya'nın kuzey kısmında yaşamakta olup M.Ö.700 yılından itibaren yeni cins üretiminde kullanılmaktadır. İri cüssli ve gelişmiş kemik yuapısı ile tanınır.

Malta Eşeği: Boyu 145 cm ya da daha kısadır. Nesli tükenmiş bulunmaktadır.

Mallorca Eşeği: Akdeniz kökenlidir. Boyu 138-160 cm arasındadır. 10.yüzyıldan itibaren katır üretiminde kullanılmaktadır. GEnellikle siyah renklidir.

Zamarano-Leones Eşeği: Baı İspanya'dan gelmektedir. Günümüzde cok az sayıda bulunmaktadır. Boyları uzundur ve 32-360 kg arasındadır.

Kıbrıs Eşeği: Değerli, büyük uzun ayaklı, iyi gelişmiş, kuvvetli, koyu renkli, 110-120 cm boyundadır.

Türk Eşeği: Küçük, akıllı olduğundan dolayı inatçı, siyah veya gri renklidir. DİE verilerine göre 1960'larda 25 milyonun üzerinde olan eşek sayısı, 1991'de 944 bine, 2001 yılında ise; 464 bine düşmüştür. Son 10 yılda yüzde elli oranında azalan eşek sayısının 2030 yılında sıfırlanacağı sanılmaktadır.

Bunun dışında, İsrail yerel eşeği, İran eşeği, Afgan eşeği, Pakistan eşeği, Hint eşeği, Çin eşeği v Orta Asya eşeği gibi türler bulunmaktadır...

(Ali Polat'ın Eşek ve Biz adlı çalışmasından yararlanılmıştır)

(Birgün Pazar / Dünya Yalnız Bizim Değil 27 Şubat 2005)



--------------------------------------------------------------------------------

Aziz Nesin
Bam teli
Can Dündar
CUMOK
Enver gökce
Enver Karagöz
Fikri Sönmez
Gülten Akin
Karamizah
Laz Kapital
Melih Pekdemir
Nazım Hikmet
Ofli hoca
Oguz Aral
Oguzhan Muftuoglu
Okuma kösesi
... weitere
Profil
Abmelden
Weblog abonnieren