Sitem hakkinda

Bu sitede diger sitelerden sectigim yada gazetelerden buldugum ve sizlerle paylasmak istedigim yazi,siir,resim vs seyleri bulacaksiniz.Umarim begenirsiniz.

Okuduklarim


Barış Pehlivan , Barış Terkoğlu
Metastaz

Dinlediklerim

Seyrettigim filmler

MISAFIR DEFTERI

Donnerstag, 24. März 2005

Hayatın çırakları

Merakla beklenen "Çırak" programı başladı.
Patronun gözüne girip 15 milyar maaşlı koltuğu kapabilmek için kıyasıya yarışan 16 genç, kan ter içinde bir hayat kavgası veriyor.
Dayanışmaya çalışsalar da oyunun kuralı belli:
Başarısızlığın bedelini arkadaşlarından birine ödetecekler.
Başarısız bulunan, milyonlar önünde "Sende liderlik vasfı yok" azarını işitecek...
"Seninle çalışmak istemiyorum" kararını bekleyecek.
Bavulu toplayıp büyük kapıdan yüz geri dönecek ve lüks bir arabanın arka koltuğunda hayallere veda edecek.
Yerlerinde olmak istemezdim doğrusu...
* * *
Geçenlerde gençlerle hayat üzerine sohbet ederken, kendi işini yönettiğini konuşmasıyla belli eden iyi giyimli biri söz istedi:
"Siz hiç bizim gibi hayat kavgası vermediniz ki" dedi.
Düşündüm.
"Doğru" dedim, "Bizim, hiçbir zaman kendimize ait bir hayatımız olmadı ki..."
Biz gençken hayatımız, ya örgütündü ya devletin ya partinin ya sınıfın ya davanın ya tarikatın...
O gizli örgütler, meçhul davalar, bizden habersiz sınıflar için ölmeye hazırdık.
"Kavgamız" kendimiz için değil, onlar içindi.
Onları kurtarabilirsek, biz de kurtulacaktık.
Başaramazsak, enkazın altında kalacaktık.
Mükemmel bir düşün peşinde ve umut içinde kendimizden vazgeçmiş, kol kola girmiş, yürüyüşe geçmiştik.
Durdurdular.
* * *
Dava bitti.
Örgüt feshedildi, parti kapatıldı, tarikat dağıtıldı.
Yeni gelenlere siyaset yasaklandı. Kazanan sınıf, yenilenlere sınıfsız bir kitle olduğumuzu anlattı.
Yaşamın patenti partiden, örgütten, cemaatten alınıp gençlere iade edildi.
Artık onların da bir hayatı vardı.
Lakin ağırdı hayat; tek başına kaldırılamayacak kadar ağır...
Biz bunu hissetmemiştik; çünkü yalnız değildik. Bir idealin peşinde kol kola girince, omuz omuza verince, dayanışma türküleri söyleyince daha kolay kalkıyordu dünyanın yükü...
"Sürü" dağıtılıp "Bundan böyle her koyun kendi bacağından asılacak" denilince dünya, olanca ağırlığıyla gençlerin sırtına bindi.
"Hayat kavgası" ağır geldi.
* * *
Şimdi "Hayatın çırakları" patron karşısında yapayalnız...
Koltuk az; oraya oturmanın yolu, diğerlerini elemekten geçiyor.
Kimsenin aklına koltuk sayısını artırmak gelmiyor; çünkü o, siyasetin konusuna giriyor.
Tek yapılabilecek şey, koltuk için sırt sırta acımasızca savaştığın arkadaşını kötülemek, onun elenmesi için başarısızlığını ihbar etmek ve arkasından timsah gözyaşları dökmek...
Başarının, ayakta kalmanın yegâne yolu bu...
Mutluluk, hep birlikte hazırlanan bir şölen sofrası değil artık; ancak bir başkasınınkinden koparılarak ulaşılabilen bir ekmek...
Ve "dava"nın adı; para...
Biz, hiç böyle bir hayat kavgası vermedik.
Çırakların savaşını hayretler içinde izlememiz biraz da ondan...

can.dundar@e-kolay.net

Aziz Nesin
Bam teli
Can Dündar
CUMOK
Enver gökce
Enver Karagöz
Fikri Sönmez
Gülten Akin
Karamizah
Laz Kapital
Melih Pekdemir
Nazım Hikmet
Ofli hoca
Oguz Aral
Oguzhan Muftuoglu
Okuma kösesi
... weitere
Profil
Abmelden
Weblog abonnieren