Allah'ın Partisi
Mark Twain'in bir hikâyesinde, iki çocuk insan kılığındaki şeytanla karşılaşırlar. Şeytan bir yandan çocuklarla konuşurken bir yandan da yerdeki çamurdan bir minyatür kale ile parmak boyunda insanlar yapar. Bu minik insanlar şeytanın bir işareti ile canlanıp kaleyi onarmaya başlarlar.
Çocuklar bu inanılmaz manzarayı izlerken, surların üzerindeki iki minik işçi kavgaya tutuşurlar. Şeytan kısa bir süre izledikten sonra kavga eden iki çamurdan işçiyi parmakları arasında eziverir. Çocuklar üzülürler. Şeytan "üzülmeyin. Bir değerleri yoktu zaten" der.
Geçenlerde, çevrildiği yıllarda dünyaya dehşete düşüren "The Exorciste" filmi bir TV kanalında yeniden gösterildi. Filme o zaman küçük olan iki çocuğumla gitmiştim. Doğal olarak korkmuşlardı. (Ben de tabii) Onları sakinleştirmek için, "Şeytan gibi Allah'la yarışan bir güç tüm insanları, Mark Twain'in himayesindeki gibi iki parmağı arasında ezebi-lecekken.bir küçük kızın bedenine girip sa-ğı-solu korkutmaya çalışır mı hiç?" dedim. Akıllarına yattı. Bir daha şeytandan korkmadılar.
Bunları şunun için anlatıyorum. Allah'ın evrenleri var eden gücüne iman edeceksiniz. Dilediği an, nasıl yarattıysa tüm evreni yok edebilecek "kahhar" gücüne boyun eğeceksiniz. Sonra da O'nun adına insanları yola getirmek için bir siyasal parti kuracaksınız. Adına da "Hizbullah", yani "Allah'ın Partisi" diyeceksiniz.
İşte bunun adı "dalalef'tir. Yani sapkınlıktır. Allah'ı insanların koruyabileceği, dahası koruması gereken bir derekeye indirmektir.
Gerçek müminler, Allah'ın tüm iletilerini peygamberleri ile insanlara ilettiğine, son Peygamber Hazreti Muhammed'den sonra da başka peygamber gelmeyeceğine inanırlar. Şimdi nasıl oluyor da Allah'ın, kullarını yola getirmek için bir partiye ihtiyaç duyduğuna, bunun başına da Nasrallah'ı (Allah'ın yardımcısı demekmiş) getirdiğine inanılır? Adamın adı bile dalalet. Allah'ın bir yardımcıya ihtiyacı mı var?
İnsanların sapkın inanışları uğruna birbirlerini amansızca katlettiği ortaçağdan sonra, 21. yüzyılda Allah adına, Yahova adına, İsa adına insanları öldürenlerin, Tanrının gözünde de "sapkın" olduklarını artık din adamlarının yüksek sesle söylemeleri gerekiyor.
Aksi halde, başta bizim Diyanet İşleri Baş-kanlığı'mız olmak üzere "ulema" sınıfı Allah'ın "kadiri mutlak" gücüne inanmıyorlar, O'nu yardıma muhtaç, bir parti örgütüne gereksinim duyan, sıradan insanların kendisi uğruna ölüp-öldürmelerini bekleyen bir insani kavram olarak algılıyorlar demektir.
İnananlar yüksek sesle söylemeli:
"Hizbullah dalalettir. Allah'ın partiye ihtiyacı yoktur!"
Uğur Cilasun
Çocuklar bu inanılmaz manzarayı izlerken, surların üzerindeki iki minik işçi kavgaya tutuşurlar. Şeytan kısa bir süre izledikten sonra kavga eden iki çamurdan işçiyi parmakları arasında eziverir. Çocuklar üzülürler. Şeytan "üzülmeyin. Bir değerleri yoktu zaten" der.
Geçenlerde, çevrildiği yıllarda dünyaya dehşete düşüren "The Exorciste" filmi bir TV kanalında yeniden gösterildi. Filme o zaman küçük olan iki çocuğumla gitmiştim. Doğal olarak korkmuşlardı. (Ben de tabii) Onları sakinleştirmek için, "Şeytan gibi Allah'la yarışan bir güç tüm insanları, Mark Twain'in himayesindeki gibi iki parmağı arasında ezebi-lecekken.bir küçük kızın bedenine girip sa-ğı-solu korkutmaya çalışır mı hiç?" dedim. Akıllarına yattı. Bir daha şeytandan korkmadılar.
Bunları şunun için anlatıyorum. Allah'ın evrenleri var eden gücüne iman edeceksiniz. Dilediği an, nasıl yarattıysa tüm evreni yok edebilecek "kahhar" gücüne boyun eğeceksiniz. Sonra da O'nun adına insanları yola getirmek için bir siyasal parti kuracaksınız. Adına da "Hizbullah", yani "Allah'ın Partisi" diyeceksiniz.
İşte bunun adı "dalalef'tir. Yani sapkınlıktır. Allah'ı insanların koruyabileceği, dahası koruması gereken bir derekeye indirmektir.
Gerçek müminler, Allah'ın tüm iletilerini peygamberleri ile insanlara ilettiğine, son Peygamber Hazreti Muhammed'den sonra da başka peygamber gelmeyeceğine inanırlar. Şimdi nasıl oluyor da Allah'ın, kullarını yola getirmek için bir partiye ihtiyaç duyduğuna, bunun başına da Nasrallah'ı (Allah'ın yardımcısı demekmiş) getirdiğine inanılır? Adamın adı bile dalalet. Allah'ın bir yardımcıya ihtiyacı mı var?
İnsanların sapkın inanışları uğruna birbirlerini amansızca katlettiği ortaçağdan sonra, 21. yüzyılda Allah adına, Yahova adına, İsa adına insanları öldürenlerin, Tanrının gözünde de "sapkın" olduklarını artık din adamlarının yüksek sesle söylemeleri gerekiyor.
Aksi halde, başta bizim Diyanet İşleri Baş-kanlığı'mız olmak üzere "ulema" sınıfı Allah'ın "kadiri mutlak" gücüne inanmıyorlar, O'nu yardıma muhtaç, bir parti örgütüne gereksinim duyan, sıradan insanların kendisi uğruna ölüp-öldürmelerini bekleyen bir insani kavram olarak algılıyorlar demektir.
İnananlar yüksek sesle söylemeli:
"Hizbullah dalalettir. Allah'ın partiye ihtiyacı yoktur!"
Uğur Cilasun
arasorbul - 21. Aug, 12:57
Trackback URL:
https://akpinar.twoday.net/stories/2557327/modTrackback