Savaş kültürü ve ırkçı tehdit
Alman Der Spiegel dergisi, "Öldürücü milliyetçilik" başlıklı yazısında "Türkiye'de eleştirel tavır takınan yazar ve gazetecileri hedef alan savaş kültürünün yoğunlaştığını" belirtti.
Polisin katillere kahraman muamelesi yapabildiğini, hükümetin ise yükselen "gerici hissiyat"a karşı bir şey yapamadığını yazdı.
* * *
Bu milliyetçi yükselişin çok nedeni var:
Amerika'nın bölgedeki saldırgan politikaları ile Avrupa'nın çifte standartlarının yarattığı öfke ve hayal kırıklığını en başa koyabiliriz.
Kürt ve Türk milliyetçiliği birbirine sürtündükçe keskinleşen bıçaklar gibi kıvılcım saçıyor.
Yarın umudunu yitiren kitleler, maziye, köklerine sığınarak güç buluyor.
İçe kapanan, farklılığa tahammülsüz bir toplum çıkıyor ortaya...
Milliyetçilik, yer yer kafatasçı bir şekle bürünüyor.
Silah üzerine Türklük yemini eden Kuvvacılardan, katliam çağrıları yapan "sol" namlı dergilere, katilleri öven ırkçı sitelerden partileşmiş linç tahrikçilerine kadar büyük bir koalisyon, gerçek anlamda "bölücü bir faaliyet"e girişmiş durumda...
Bu saldırganlığın kışkırtılmasının ne sonuçlar verebileceğini 6-7 Eylül'de Beyoğlu'nda da gördük; Sivas'ta Madımak Oteli'nde de...
* * *
Peki, nasıl gelişti bunlar?
Geçen haftaki Neden'de Nuri Gündeş önemli bir hatırlatma yaptı:
"Devletin polisinin güçlü olduğu zamanda, Ülkü Ocakları'ndan MHP'den bazı kişiler polise yardımcı oldular. Bunlar zamanla devletten aldıkları gücü kendi emelleri için kullandılar. Çek-senet mafyaları çıktı ortaya..."
Sonrasını hatırlayalım:
10 yıl önce, 1997'de Susurluk skandalının yankısı sürerken toplanan Milli Güvenlik Kurulu (MGK), Türkiye'nin tehdit önceliklerini sıralayan "Milli Güvenlik Siyaset Belgesi"nde (MGSB) önemli bir değişiklik yaptı.
"Aşırı sol tehdit"in yumuşamakta olduğunu saptadı.
Yeni tehdidi ise "ırkçılık" olarak açıkladı:
"Türk milliyetçiliği bazı kesimlerce ırkçılığa dönüştürülmek istenmektedir. Ülkücü mafya bundan yararlanmak istemektedir. Bu da bir tehdit unsuru oluşturmaktadır" dedi.
Bu, ilk kez oluyordu.
Soğuk Savaş'ın bitmesiyle komünizm tehdidinin azaldığını hisseden devlet, yıllar yılı solculara karşı "gayrimeşru bir ilişki" içinde olduğu sağcılarla İslamcıların işine son veriyordu.
Nitekim, derin kalkan ve mali destek kalkınca bu oluşumların nasıl kısa sürede tasfiye olacağı hemen görüldü.
* * *
MGK, ilk uyarıdan 8 yıl sonra 2005'te MGSB'yi yeniden yazdı:
Bu kez "aşırı sol"u iç tehdit sayarken, "aşırı sağ"ı tehdit unsuru olmaktan çıkardı. Oysa manzara tam tersiydi:
Sol, can çekişirken ırkçılık tırmanıyordu.
MGK'nın bu teşhisinin "ırkçılığı, mafya liderlerini, linç girişimlerini cesaretlendireceği" o dönem söylendi.
Nitekim de öyle oldu.
Bakalım önümüzdeki MGK, son gelişmelerden yeni bir tehdit unsuru çıkaracak mı?
* * *
Yazımıza "Öldürücü milliyetçilik" diye başlamıştık.
"Yaşatıcı insanlık"la bitirelim:
14 yaşındaki, cumhuriyet yurttaşı Yorgo Kutruli trafik kazasında öldü 10 gün önce... Babası organlarını bağışladı. Şimdi onun kalbi, karaciğeri, böbrekleriyle 4 ayrı insan, belki farklı bir açıdan, Yorgo'nun penceresinden bakıyor dünyaya...
Bir de bu Türkiye var:
Başkalarına kin saçan değil, başkalarıyla yüreğini paylaşan güzelim insanların ülkesi...
"Savaş kültürü"nü yenecek olan, bu insanlık işte...
can.dundar@e-kolay.net
Polisin katillere kahraman muamelesi yapabildiğini, hükümetin ise yükselen "gerici hissiyat"a karşı bir şey yapamadığını yazdı.
* * *
Bu milliyetçi yükselişin çok nedeni var:
Amerika'nın bölgedeki saldırgan politikaları ile Avrupa'nın çifte standartlarının yarattığı öfke ve hayal kırıklığını en başa koyabiliriz.
Kürt ve Türk milliyetçiliği birbirine sürtündükçe keskinleşen bıçaklar gibi kıvılcım saçıyor.
Yarın umudunu yitiren kitleler, maziye, köklerine sığınarak güç buluyor.
İçe kapanan, farklılığa tahammülsüz bir toplum çıkıyor ortaya...
Milliyetçilik, yer yer kafatasçı bir şekle bürünüyor.
Silah üzerine Türklük yemini eden Kuvvacılardan, katliam çağrıları yapan "sol" namlı dergilere, katilleri öven ırkçı sitelerden partileşmiş linç tahrikçilerine kadar büyük bir koalisyon, gerçek anlamda "bölücü bir faaliyet"e girişmiş durumda...
Bu saldırganlığın kışkırtılmasının ne sonuçlar verebileceğini 6-7 Eylül'de Beyoğlu'nda da gördük; Sivas'ta Madımak Oteli'nde de...
* * *
Peki, nasıl gelişti bunlar?
Geçen haftaki Neden'de Nuri Gündeş önemli bir hatırlatma yaptı:
"Devletin polisinin güçlü olduğu zamanda, Ülkü Ocakları'ndan MHP'den bazı kişiler polise yardımcı oldular. Bunlar zamanla devletten aldıkları gücü kendi emelleri için kullandılar. Çek-senet mafyaları çıktı ortaya..."
Sonrasını hatırlayalım:
10 yıl önce, 1997'de Susurluk skandalının yankısı sürerken toplanan Milli Güvenlik Kurulu (MGK), Türkiye'nin tehdit önceliklerini sıralayan "Milli Güvenlik Siyaset Belgesi"nde (MGSB) önemli bir değişiklik yaptı.
"Aşırı sol tehdit"in yumuşamakta olduğunu saptadı.
Yeni tehdidi ise "ırkçılık" olarak açıkladı:
"Türk milliyetçiliği bazı kesimlerce ırkçılığa dönüştürülmek istenmektedir. Ülkücü mafya bundan yararlanmak istemektedir. Bu da bir tehdit unsuru oluşturmaktadır" dedi.
Bu, ilk kez oluyordu.
Soğuk Savaş'ın bitmesiyle komünizm tehdidinin azaldığını hisseden devlet, yıllar yılı solculara karşı "gayrimeşru bir ilişki" içinde olduğu sağcılarla İslamcıların işine son veriyordu.
Nitekim, derin kalkan ve mali destek kalkınca bu oluşumların nasıl kısa sürede tasfiye olacağı hemen görüldü.
* * *
MGK, ilk uyarıdan 8 yıl sonra 2005'te MGSB'yi yeniden yazdı:
Bu kez "aşırı sol"u iç tehdit sayarken, "aşırı sağ"ı tehdit unsuru olmaktan çıkardı. Oysa manzara tam tersiydi:
Sol, can çekişirken ırkçılık tırmanıyordu.
MGK'nın bu teşhisinin "ırkçılığı, mafya liderlerini, linç girişimlerini cesaretlendireceği" o dönem söylendi.
Nitekim de öyle oldu.
Bakalım önümüzdeki MGK, son gelişmelerden yeni bir tehdit unsuru çıkaracak mı?
* * *
Yazımıza "Öldürücü milliyetçilik" diye başlamıştık.
"Yaşatıcı insanlık"la bitirelim:
14 yaşındaki, cumhuriyet yurttaşı Yorgo Kutruli trafik kazasında öldü 10 gün önce... Babası organlarını bağışladı. Şimdi onun kalbi, karaciğeri, böbrekleriyle 4 ayrı insan, belki farklı bir açıdan, Yorgo'nun penceresinden bakıyor dünyaya...
Bir de bu Türkiye var:
Başkalarına kin saçan değil, başkalarıyla yüreğini paylaşan güzelim insanların ülkesi...
"Savaş kültürü"nü yenecek olan, bu insanlık işte...
can.dundar@e-kolay.net
arasorbul - 13. Feb, 11:12
Trackback URL:
https://akpinar.twoday.net/stories/3314689/modTrackback