Yangın yerinin hayaletleri
Yarın, Sabahattin Ali'nin 100. yaş günü...
"Başın öne eğilmesin" tembihiyle iki kuşaktır yere devrik gözlerimizi ufka çeviren yazarın asrını kutlayacağız yarın...
Seneye de 60. yıldönümü, yargısız infazının...
* * *
Düşünen beyinleri kurşunlama âdeti neredeyse demokrasiyle yaşıttır bizde...
Demokrasi 1946'da geldi; ilk yargısız infaz 1948'de...
O yıllarda da "gece, ümitsizlerin kalbinden karanlıktı".
Tedirgindi Sabahattin Ali de sokaklarda gezinen ürkek bir güvercin gibi...
Çıkardıkları "Marko Paşa" dergisi yüzünden hedef haline gelmişti.
Aziz Nesin'in imzasız bir yazısını sahiplenmiş, arkadaşının adını vermemek için hapse girmişti.
Daha bir sürü dava sıradaydı.
Duruşmalarını sağcılar basıyor, olay çıkarıyorlardı. Gazetenin binasına saldırıyorlardı.
Sabahattin Ali, üzerindeki baskının etkisiyle, kaygılar içindeydi. Bunları yatıştırmak için içki içiyor, tebdili kıyafet geziyor, arkadaşlarının evinde kalıyordu.
"Şehirler ona bir tuzak/ insan sohbetleri yasak"tı
Artık böyle yaşayamayacağını anlamış, kaçmayı planlamıştı.
* * *
"İki üç gece kuşu ötüşürken derinde/ Hayaletler uçuştu bu
yangın yerlerinde..."
Kaçtı Sabahattin Ali; bir peynir kamyonuyla aştı Edirne sınırını... Yanında kendisine yardımcı olsun diye muavin aldığı Ali Ertekin vardı. Sınırda mola verdiler.
Ertekin sinsice arkasında durdu.
Ve şiddetle Sabahattin Ali'nin beynine vurdu.
"Görüldü bir vücudun yerinde sallandığı...
Uzakta kaybolurken hızlı koşan adımlar,
Kucakladı kanlı bir vücudu kaldırımlar..."
* * *
Sabahattin Ali, o an hissettiklerini yıllar önce şiire dökmüştü zaten:
"Ölümün korkusudur şimdi beynini yakan.
Bir ıstırap nehridir ağzından dökülen kan.
Gözleri deli gibi fırlamış çanağından."
* * *
41 yaşındaki Sabahattin Ali'nin cesedi aylar sonra tanınmaz halde bulundu.
Katili Ali Ertekin ise sonradan bir kaçakçılık davasından yakalandı. Cinayeti "milli duygularla" işlediğini itiraf etti.
2 yıl sonra genel afla salıverildi.
Öykü tanıdık geldi değil mi?
Türk demokrasisi 60 yaşına geldi, ama Sabahattin Ali'den Hrant Dink'e kadar hiçbir şey değişmedi.
"Milli duygular"la kurşun sıkanlar...
Muhalif gördüğünü arkadan vuranlar...
Cinayetleri devlete hizmet sayılıp affa tabi olanlar... hiç eksilmedi.
* * *
Sabahattin Ali'nin 100. doğum yıldönümüyle birlikte, onun öldürülmesi üzerinden, yargısız infazların 60. yıldönümünü de idrak ediyoruz.
Kirli film "tekmili birden" yeniden vizyona giriyor. Kaldırımlar yeni kanlı vücutları kucaklıyor.
Kaçan kaçıyor; kaçamayan belalı bir tarih kitabının kayıp sayfalarına nakşoluyor.
Kulağımızda Sabahattin Ali'nin dizeleri çınlıyor:
"Hey anavatandan ayrılmayanlar
Bulanık dereler durulmuş mudur?
Dinmiş mi olukla akan o kanlar?
Büyük hedeflere varılmış mıdır?"
can.dundar@e-kolay.net
"Başın öne eğilmesin" tembihiyle iki kuşaktır yere devrik gözlerimizi ufka çeviren yazarın asrını kutlayacağız yarın...
Seneye de 60. yıldönümü, yargısız infazının...
* * *
Düşünen beyinleri kurşunlama âdeti neredeyse demokrasiyle yaşıttır bizde...
Demokrasi 1946'da geldi; ilk yargısız infaz 1948'de...
O yıllarda da "gece, ümitsizlerin kalbinden karanlıktı".
Tedirgindi Sabahattin Ali de sokaklarda gezinen ürkek bir güvercin gibi...
Çıkardıkları "Marko Paşa" dergisi yüzünden hedef haline gelmişti.
Aziz Nesin'in imzasız bir yazısını sahiplenmiş, arkadaşının adını vermemek için hapse girmişti.
Daha bir sürü dava sıradaydı.
Duruşmalarını sağcılar basıyor, olay çıkarıyorlardı. Gazetenin binasına saldırıyorlardı.
Sabahattin Ali, üzerindeki baskının etkisiyle, kaygılar içindeydi. Bunları yatıştırmak için içki içiyor, tebdili kıyafet geziyor, arkadaşlarının evinde kalıyordu.
"Şehirler ona bir tuzak/ insan sohbetleri yasak"tı
Artık böyle yaşayamayacağını anlamış, kaçmayı planlamıştı.
* * *
"İki üç gece kuşu ötüşürken derinde/ Hayaletler uçuştu bu
yangın yerlerinde..."
Kaçtı Sabahattin Ali; bir peynir kamyonuyla aştı Edirne sınırını... Yanında kendisine yardımcı olsun diye muavin aldığı Ali Ertekin vardı. Sınırda mola verdiler.
Ertekin sinsice arkasında durdu.
Ve şiddetle Sabahattin Ali'nin beynine vurdu.
"Görüldü bir vücudun yerinde sallandığı...
Uzakta kaybolurken hızlı koşan adımlar,
Kucakladı kanlı bir vücudu kaldırımlar..."
* * *
Sabahattin Ali, o an hissettiklerini yıllar önce şiire dökmüştü zaten:
"Ölümün korkusudur şimdi beynini yakan.
Bir ıstırap nehridir ağzından dökülen kan.
Gözleri deli gibi fırlamış çanağından."
* * *
41 yaşındaki Sabahattin Ali'nin cesedi aylar sonra tanınmaz halde bulundu.
Katili Ali Ertekin ise sonradan bir kaçakçılık davasından yakalandı. Cinayeti "milli duygularla" işlediğini itiraf etti.
2 yıl sonra genel afla salıverildi.
Öykü tanıdık geldi değil mi?
Türk demokrasisi 60 yaşına geldi, ama Sabahattin Ali'den Hrant Dink'e kadar hiçbir şey değişmedi.
"Milli duygular"la kurşun sıkanlar...
Muhalif gördüğünü arkadan vuranlar...
Cinayetleri devlete hizmet sayılıp affa tabi olanlar... hiç eksilmedi.
* * *
Sabahattin Ali'nin 100. doğum yıldönümüyle birlikte, onun öldürülmesi üzerinden, yargısız infazların 60. yıldönümünü de idrak ediyoruz.
Kirli film "tekmili birden" yeniden vizyona giriyor. Kaldırımlar yeni kanlı vücutları kucaklıyor.
Kaçan kaçıyor; kaçamayan belalı bir tarih kitabının kayıp sayfalarına nakşoluyor.
Kulağımızda Sabahattin Ali'nin dizeleri çınlıyor:
"Hey anavatandan ayrılmayanlar
Bulanık dereler durulmuş mudur?
Dinmiş mi olukla akan o kanlar?
Büyük hedeflere varılmış mıdır?"
can.dundar@e-kolay.net
arasorbul - 25. Feb, 01:14
Trackback URL:
https://akpinar.twoday.net/stories/3362550/modTrackback