Çağı kavramak
Geçen hafta Birgün gazetesiyle ilgili - diğer yazarlarımızdan da okuduğunuz - bazı toplantılara katılmak için yurt dışındaydım. Bu yüzden geçen haftaki yazımı yazamadım. Bu tür nedenlerle yazılarımı zaman zaman aksatabiliyorum. Bunun için bir özür borcum var. Önümüzdeki dönemde daha rahat çalışma koşullarına kavuşabileceğimizi umuyorum.
Gazetedeki yazılarımızda genellikle gündeme gelen sorunlar ve vu bu sorunlara dair tartışmalar konusunda görüşler ifade etmeye çalışıyoruz.
Bir yandan oldukça yoğun ve hızlandırılmış gelişmeler yaşanıyor.
AB, Kürt sorunu, azınlıklar sorunu, Ermeni sorunu, uyum yasaları, müzakere süreci, küreselleşme ve de solun durumuna ilişkin sorunlar.
Her gün bu konular etrafında dönüp duran yeni sorunlarla karşılaşıyoruz veya eski bir sorun yeni bir biçimde tekrar karşımıza çıkıyor.
Şimdi önümüzdeki günlerde müzakere süreci ve ona dair sorunlar başlayacak.
"Ezberi bozulmak" diye, çokça kullanılan bir kavram var. Ortaya çıkan yeni sorunlara eski söylemler veya yaklaşımlar çerçevesinde yanıt bulunamayacağını anlatıyor. Ancak çokça kullanılmasına karşın, bu kavramın anlamını her zaman buduğunu söylemek mümkün değil. Çoğunlukla ortaya çıkan her konuda eskisinden farklı şeyler söyleyebilmek şeklinde anlaşılabiliyor. "Ezber" denilen şey, eski dünyanın eski eleştirisi ise (aslında ona ezber demek ne kadar doğru ayrı bir mesele,) onun yerine konulacak olan şey de yeni küreselleşmiş dünyanın yeni, bütünsel bir eleşririsi olabilir.
Burada yeni sorunlara karşı eski ezberleri tekrar edip durmanın yanısıra, asıl içine düşülebilecek hata, "eski ezberler" bozulduktan sonra, gündeme gelen her konuda hiçbir "ezber" olmadan, yani yeni küreselleşmiş dünyanın doğru bir kavranılışına sahip olmadan, tek tek konuların kendi sınırları ve cazibeleri çerçevesinde yanıtlar aramaktır.
Böyle bir yaklaşım, sonuçta her gün bir başka limana yanaşan, dümensiz bir gemiyle yapılan bir yolculuğa benzeyecektir.
Buna en güzel örnek bu günlerde gene yoğun bir gündem oluşturan AB konusudur. Bu konuda solda içine düşülen en büyük yanılgı, konunun küreselleşmeyle olan bağlantısını kopartarak, tekil bazı konularda getireceği bazı olumluluk veya olumsuzluklar çerçevesinde yanıtlar aranmasıdır. Bu açıdan örneğin M. Altan gibi, küreselleşme sürecini çok olumlu bir dünyaya gidiş olarak değerlendiren AB savunucuları, onunla aynı argümanları savunmakla birlikte küreselleşme sürecine karşı duruş savunduğunu söyleyen AB savunucularına göre çok daha tutarlı bir yerde durmaktadır.
Bu konularda en çok karşılaştığımiz eleştiri veya düşüncelerden birisi "iyi güzel de, ne yapmak lazım?" şeklinde.
Bu bir bakıma doğru bir soru.
Gelişmeler karşısında ne yapmalıya dair söylenenler olsa bile bunların hayattaki karşılığı somut olarak görünemiyor. Her şey, biz onlar hakkında ne dersek diyelim, nasıl yorumlarsak yorumlayalım, kendi mecrasında akıp gidiyor.
O zaman, alternatif bir süreci hayata geçiremedikten sonra, söylenenlerin ne anlamı var denilebiliyor.
Ancak buna rağmen yaşanan olayları ve gelişmeleri doğru kavramak, her şeyi yaşanan çağın bütünselliği içinde yerli yerine oturtmaya çalışmak çok önemli.
Yaşanan küreselleşmiş dünyanın alternatifi, onun doğru bir anlamlandırmasına/ kavranılışına dayanan eleştirisinden çıkabilecektir.
Bugün için, hayattaki somut karşılığını henüz göremiyor olsak da...
Gazetedeki yazılarımızda genellikle gündeme gelen sorunlar ve vu bu sorunlara dair tartışmalar konusunda görüşler ifade etmeye çalışıyoruz.
Bir yandan oldukça yoğun ve hızlandırılmış gelişmeler yaşanıyor.
AB, Kürt sorunu, azınlıklar sorunu, Ermeni sorunu, uyum yasaları, müzakere süreci, küreselleşme ve de solun durumuna ilişkin sorunlar.
Her gün bu konular etrafında dönüp duran yeni sorunlarla karşılaşıyoruz veya eski bir sorun yeni bir biçimde tekrar karşımıza çıkıyor.
Şimdi önümüzdeki günlerde müzakere süreci ve ona dair sorunlar başlayacak.
"Ezberi bozulmak" diye, çokça kullanılan bir kavram var. Ortaya çıkan yeni sorunlara eski söylemler veya yaklaşımlar çerçevesinde yanıt bulunamayacağını anlatıyor. Ancak çokça kullanılmasına karşın, bu kavramın anlamını her zaman buduğunu söylemek mümkün değil. Çoğunlukla ortaya çıkan her konuda eskisinden farklı şeyler söyleyebilmek şeklinde anlaşılabiliyor. "Ezber" denilen şey, eski dünyanın eski eleştirisi ise (aslında ona ezber demek ne kadar doğru ayrı bir mesele,) onun yerine konulacak olan şey de yeni küreselleşmiş dünyanın yeni, bütünsel bir eleşririsi olabilir.
Burada yeni sorunlara karşı eski ezberleri tekrar edip durmanın yanısıra, asıl içine düşülebilecek hata, "eski ezberler" bozulduktan sonra, gündeme gelen her konuda hiçbir "ezber" olmadan, yani yeni küreselleşmiş dünyanın doğru bir kavranılışına sahip olmadan, tek tek konuların kendi sınırları ve cazibeleri çerçevesinde yanıtlar aramaktır.
Böyle bir yaklaşım, sonuçta her gün bir başka limana yanaşan, dümensiz bir gemiyle yapılan bir yolculuğa benzeyecektir.
Buna en güzel örnek bu günlerde gene yoğun bir gündem oluşturan AB konusudur. Bu konuda solda içine düşülen en büyük yanılgı, konunun küreselleşmeyle olan bağlantısını kopartarak, tekil bazı konularda getireceği bazı olumluluk veya olumsuzluklar çerçevesinde yanıtlar aranmasıdır. Bu açıdan örneğin M. Altan gibi, küreselleşme sürecini çok olumlu bir dünyaya gidiş olarak değerlendiren AB savunucuları, onunla aynı argümanları savunmakla birlikte küreselleşme sürecine karşı duruş savunduğunu söyleyen AB savunucularına göre çok daha tutarlı bir yerde durmaktadır.
Bu konularda en çok karşılaştığımiz eleştiri veya düşüncelerden birisi "iyi güzel de, ne yapmak lazım?" şeklinde.
Bu bir bakıma doğru bir soru.
Gelişmeler karşısında ne yapmalıya dair söylenenler olsa bile bunların hayattaki karşılığı somut olarak görünemiyor. Her şey, biz onlar hakkında ne dersek diyelim, nasıl yorumlarsak yorumlayalım, kendi mecrasında akıp gidiyor.
O zaman, alternatif bir süreci hayata geçiremedikten sonra, söylenenlerin ne anlamı var denilebiliyor.
Ancak buna rağmen yaşanan olayları ve gelişmeleri doğru kavramak, her şeyi yaşanan çağın bütünselliği içinde yerli yerine oturtmaya çalışmak çok önemli.
Yaşanan küreselleşmiş dünyanın alternatifi, onun doğru bir anlamlandırmasına/ kavranılışına dayanan eleştirisinden çıkabilecektir.
Bugün için, hayattaki somut karşılığını henüz göremiyor olsak da...
arasorbul - 23. Dez, 18:02
Trackback URL:
https://akpinar.twoday.net/stories/451295/modTrackback