Sitem hakkinda

Bu sitede diger sitelerden sectigim yada gazetelerden buldugum ve sizlerle paylasmak istedigim yazi,siir,resim vs seyleri bulacaksiniz.Umarim begenirsiniz.

Okuduklarim


Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu
SS Süleyman Soylu

Dinlediklerim

Sabahat Akkiraz | Bergüzar
Bergüzar

Seyrettigim filmler

MISAFIR DEFTERI

Siir odasi

Mittwoch, 23. März 2005

En Güzel

Bu müze var ya bu müze
Seninle gezerken güzel
Kimseler yoksa salonda
Seni öpmek en güzel
Bu rakı var ya bu rakı
Seninle içerken güzel
Kimler olursa olsun varsın
Rakili ağzından öpmek en güzel
İşte bu dünya var ya bu dünya
Seninle yaşarken güzel
Sen varsın ya sen
Ancak benimleysen güzel


Aziz Nesin

Montag, 21. März 2005

ADINA YAKTIĞIM TÜRKÜLER

Ne söyler bu türküler
Ay karanlık gecelerde yüzen gemiler
Sevilip sevdikten sonra
İnsan böyle yalnız mı kalır
Bahtına hatırlamak mı düşer

Ne söyler bu türküler
Bomboş ovalardan geçen trenler
Bir kere Menemen'den
Kolları kelepçeli bir adamla
Bir cardarma oturdular yanıma
Manisa'da indiler

Küçüktün annem söyledi
"Atımın adı Dilber'dir"
"İskender Bey dayımdır"
Büyüdüm neden sonra anladım
Has bahçede kör sarmaşık
Karışık güller arasına

Ben şahin değilim
Yükseklerde uçamam tek başıma
Serçe kuşu değilim
İnemem nar dalından
Pınar başına

Pencerem denize karşıdır
Oturur düşünürüm bazı günler
Seni beni mahzun eden bu haller geçer
Gün gelir herkes gibi ben de ölürüm
Bu aşk yürekten yüreğe yeniler
Bir gün ağızdan ağıza dolaşır
Adına yaktığım türküler

Necati CUMALI

Montag, 28. Februar 2005

ANLADIM

anladım
sabahları açılır
esnaf çarşıları yeminle
"bedreddinim bir ağaca asılır"

anladım
en büyük yalan yemindir
edilir sabahları
gecesini hatırlamayan esnafların

tüm merasimleri gömdüm
ömrümün reklam amaçlı takvimlerine
anladım
kimse üzgün değildi
bayraklar yarıya indiğinde

bir tek el isteyen
yordam ve özür dileyen
anladım

herkese kötü şeyler hatırlatan yüzüm
evet yüzümdü
her görüşmeye taşıdığım
kandırılmaya gönüllü bir gönülle
az sütlü neskafelere sigaralar iliştirdim
göz gördüm başka açılara ayarlı
uzun bir yüz gördüm
meğer filmin sonu diye ayarsız
fin yazardı se end zamanında
bir zamanlar
fransızlar hep fransız kalacaklar
sabah sinemasında pazarları

aklımı alıp doğduğum evin
müze olma isteğine saklayacaklar
ama kavaklar büyüyecek
herkesten gizli boyatmak
bir kavağın becereceği iştir ancak

anladım ki ağaçlar
toprağa acı verdikçe büyüyorlar

her pazartesi and içip
cumaları marşa basan
camiler dolusu yemin edip
taburlarca yalan söyleyen
bu toprakta bu ağaç
kuruyacaktır elbet

anladım
kimseye acı vermeden
büyünmüyor

namusum ve şerefim ve
çocukluğumun üzerine beton dökerim ki
tüfek filan değil
çimento icat edildi de
bozuldu mertliğin mimarisi
esrarlı bir ülkeye göçtü sabrin taş ustaları


anladım
altı dükkan olsun istiyor evinin
ve ağlamaklı bulmuyor apartımanları
benim taş ustamın karısı
ve her yerde
şube açmak istiyor
iskender kebabını icat eden
büyük iskender’in çocukları
ki gölge filan etmez
yoğurtlu bir ziyafet çekerdi
diyojen’le karşılaşsaydı.
anladım
bursalı iskender’in
romalı arkadaşından daha çoktur
uygarlığa katkısı

oysa
bu satırlarla üstünü örten ben
kelimelerle sargı bezi ve
melhem yapan
ozanlığı en çok kendini üzen ben
anladım
sadece öğlenleri açarım yaramı
ve hiçbir yerde şubesi olmaz
bu kanamalı hastanın
anladım.

Yilmaz Erdogan

ALFABE

Sağır ve dilsiz
ki okşarken
sevgilisinin tenini
elleriyle hem sevişir
hem konuşur



YALNIZLIK

Şemsiye yapımcıları
ıslanmaktan
tek kişiyi koruyacak genişlikte
kesince kumaşları
yağmur değil
yalnızlıktır yağan

Daha da hüzünlendirir her gece
kentin sokaklarını
bekçinin nefesiyle
düdüğün içinde dönen
nohut taneciğinin
yalnızlığı

Ne çok sevinirim bilseniz
bir yılan
mezarıma girerde
göğüs kafesimin kemikleri içinde
kış uykusuna
yatarsa

Sunay Akin

Mittwoch, 23. Februar 2005

günaydın... günaydın...

"...nebatat inceden ürpermektedir /
günaydın bulaşıklar ve mutfak /
günaydın lan yaşamak."

Samstag, 19. Februar 2005

BİR PROVOKATÖR ÜSTÜNDE

"Sen ölmedin, seni öldürdüler zavallı kadın."
T.F.
Sen çıkmadın
çıkardılar karşıma seni!
Kıllı, kara elleriyle tutup enseni
gövdeni yerden bir karış kaldırdılar,
sonra birdenbire
bırakıp yere
seni pantolonumun paçasına saldırdılar.

Bir düşün oğlum,
bir düşün ey yetimi Safa
bir düşün ki, son defa
anlıyabilesin :
Sen bu kavgada
bir nokta bile değil,
bir küçük, eğri virgül,
bir zavallı vesilesin!..
Ben, kızabilir miyim sana?
Sen de bilirsin ki, benim âdetim değildir
bir posta tatarına
bir emir kuluna sövmek,
efendisine kızıp
uşağını dövmek!.
Sen de bilirsin ki, jurnal esnafı, senin gibiler
tutulup kulaklarından birer birer
teşhir edilirler..
Ben, sadece söküp
bir fitnenin otuz iki dişini,
ve Babıâli kaldırımlarına döküp
geleceğini, geçmişini
aldım omuzuma işte bu teşhir işini....

Bir düşün oğlum,
bir düşün ve inkâr etme ki;
Keteon matbaasında ut çalıp
ayak şarkıcılarına beste talim eylemek,
ve o biçare Larus'un ırzına geçip
zatını âlim eylemek,
sana pek
zor geldi ki, demek;
aranızda dolaşır görünce
benim "Orhan Selim" adlı dilsiz
ve kolu bağlı gölgemi,
hemen azıya alıp gemi
Faşisto-demokrato-liberal
bir jurnal
yazıp
delikanlıyı yere çalmak
ve bir miktarı minasip elden almak
istedin!..
Elden alıp almamana
karışmam ama,
biz,
gölgemizi bile çiğnetmeyiz adama!

Bir düşün oğlum,
bir düşün, ey, göbekli patron veletlerinin
"Doğru yol" göstericisi,
bir düşün ey yetimi Safa,
bir düşün ve hatırla ki, son defa :
O, takma aslan yeleli Namık Kemal üstadın senin;
abanoz ellerinden
zenci kölesinin
som altın taslarla şarap içerek
ve "didarı hürriyet"in dizinde
kendi kendinden geçerek :
"Yüksel ki yerin
bu yer değildir,
Dünyaya geliş
hüner değildir!" demiş...
Sen de yükseldin uyup
onun sesine
"La dam o kamelya"nın fesli figüranlığından
Ahmet Haşimin "Degüstasyon"daki iskemlesine..

Bir düşün oğlum!
Bir düşün ve mezarların hududunu aşma!
Kendine güven üstat
babana değil,
bir ölüyü koluna takıp dolaşma!
Öyle zart zurt eşilmez toprağı gidenlerin!
Rahat bırak oğlum
rahat bırak uyusun
O muhterem "şehidi hürriyet" bey pederin!
Hem böyle daha iyi.
Çünkü bak ortada
ne yeni bir İngiliz-Boer
harbi var,
ne de tebrik isteyen bir İngiliz elçiliği...
Ölüleri rahat bırak oğlum.
Rahat bırak uyusun benim de gidenlerim!
Sen de bilirsin ki ben
ne dedemden
miras bekledim,
ne babamdan şeref, şan!
Hasep, nesep, kan, soy sop işinde yoğum.
Çünkü ne soyu sicilli bir buldoğum
ne de tecrübelik bir tavşan.
Ben sadece ölen babamdan ileri,
doğacak çocuğumdan geriyim,
ve bir kavganın adsız neferiyim..

Ey ihtisas mahkemeleri kaçağı
ve Despinis Kokonun aftosu,
ey marka malı kör
provokatör,
ve ey zavallı yetim...
Yoktur şimşiri kahrını inkâra niyyetim...
Kokla, çek ve iç,
üzülme hiç...
Billahi cihan bilir ki, sen
kahraman, ulusal muhaliflerimizdensin!
Kokla, çek ve iç
üzülme hiç.
Yalnız, ara sıra
bakıp aynalara
bir deve derisinden beli değnekli Hacivat düşün.
Bir düşün oğlum :
müdahin, çelebi hazreti Hacivatın
giyerek harp ilahı göbekli Marsın üniformasını
kahramanane bir dalkavuklukla hesap sormasını.

Bir düşün oğlum,
bir düşün ey sayın provokatör...
Her dövüşen sersemdir senin için
her anlayıp inanan kör.
Ve sen ki, bir fikre bağlanışın
azılı düşmanısın;
anlat bana nasıl oldu da şu,
anlat bana nasıl oldu da sen,
yanarak boynu müsellesli bir mason imanıyla
boyamak istedin Süleymanın çift sütununu
o biçare "hürriyeti efkâr"ın kanıyla?
Hem ne derin bir inanışmış ki, bu,
ne müthiş bir ateşle yanışmış ki, bu,
göze aldırmış sana
fenafil-maşrıkı âzam olmayı,
mason localarına üç defa bavurup
mason localarından üç defa kovulmayı.

Bir düşün oğlum,
bir düşün ve inkâr etme ki;
gizli gece yolculuklarından kalmadır senin alın terin.
Sen her gece
el ayak çekilince
"Nuvel Literer"in
bir arşınlık duvarından aşarak
ve parmaklarının ucuna basıp dolaşarak
yapraklarında onun,
apartırsın satırlarını birer birer
Cingözle beraber.

Fakat her duvar
bir karış değildir.
Her duvardan atlamayı kesmez senin gözün
ve her fikrin açılmaz kapıları
maymuncuğuyla Cingözün..
Okuman lazım evlat.
Evirip çevirmeyi, göze girmeyi, falan filan
bırakıp
okuman....

Bir düşün oğlum,
bir düşün ey yetimi Safa,
bir düşün ve benden öğren ki son defa :
FİKİR dediğin
şeyin
Karabet ustanın uduna benzemez suratı.
O, ne şapırtılarla çiğnenen bir sakız,
ne "Vatan-Silistre"de Abdullah çavuşun tiradı,
ne de "Bir Akşamdı"da müteverrim bir bayan ilacıdır.
O, şahlanmış bir savaş kılıcıdır.
Bu ata atlıyacak yürek
ve bu kabzaya bilek
gerek....

Nazim Hikmet

Freitag, 18. Februar 2005

Gönül Yarası filminden

Dağların inciri, dağların güzeli / İncir ağacısın, gam götürensin / Güller içindesin, güller içindesin / Gelin damadın yüreğidir / İncirimiz karadır, güzelimiz esmerdir / Gelin, ne güzel ve görkemlisin...”

Sonntag, 13. Februar 2005

Hoş Geldin Ölüm

Hoş geldin ölüm
Buyur otur
Saklımız kalmadı
Dök eteklerinden taşları

Ben bir rüzgarım
Özgürlük rüzgarı
Bir yürekten bir yüreğe
Taşırım umutları

Ben bir dağ seliyim
Yıkarım duvarları
Yükselir kentten
Çorba kokuları

Ben bir denizim
Hırçın dalgalı
Ölüm nedir bilmeden
Döverim kıyıları

Bütün dostlar uyanık
Şafağı karşılıyor
Yan hücre kapıyı çalıyor
Kalk gidelim sıradakini bekletmeyelim

Nevzat Çelik (şubat 1983)

Mittwoch, 9. Februar 2005

Sevgiyi nerede ögrenir bir erkek

Kır yaratıgı erkektir,kuskum yok bundan:insan olmayı ögrenmesi;Kadının tadından ve sıcaklıgından gecer....

Sevgiyi nerede ögrenir bir erkek,kadından önce?
Ayla Kutlu (Kadin destani)

Donnerstag, 3. Februar 2005

Ömer hayyam

Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacagimi da yazmissin önceden.
Demek günah isleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?

Aziz Nesin
Bam teli
Can Dündar
CUMOK
Enver gökce
Enver Karagöz
Fikri Sönmez
Gülten Akin
Karamizah
Laz Kapital
Melih Pekdemir
Nazım Hikmet
Ofli hoca
Oguz Aral
Oguzhan Muftuoglu
Okuma kösesi
... weitere
Profil
Abmelden
Weblog abonnieren