Sitem hakkinda

Bu sitede diger sitelerden sectigim yada gazetelerden buldugum ve sizlerle paylasmak istedigim yazi,siir,resim vs seyleri bulacaksiniz.Umarim begenirsiniz.

Okuduklarim


Barış Pehlivan , Barış Terkoğlu
Metastaz

Dinlediklerim

Seyrettigim filmler

MISAFIR DEFTERI

Freitag, 24. Dezember 2004

Sari Öküzün Öyküsü

Eski zamanlarin birinde bir otlakta öküz sürüsü yasarmis. Yasarmis yasamalarina ama civardaki aslanlar bir türlü rahat birakmazmis onlari.

Hemen her gün saldirirlarmis bu sürüye. Öküz dedigin öyle yabana atilir bir hayvan degil ki, bir araya toplandilar mu kolayca defetmesini bilirlermis o koca aslanlari. Gerçi bir iki siyrik alirlarmis ama... Yine de boyun egmezlermis aslanlarin zorbaligina.

Gün geçtikçe aslanlari almis bir kaygi. Ancak tavsan, fare gibi küçük hayvanciklarla beslenir olmuslar. Gitgide güçten düsmüsler. Eee, aslan bu,hiç fareyle doyar mi?

- 'Herhalde bize bu otlagi terk etmek düsüyor' demis aslanlardan birisi.

- 'Evet' diye tasdik etmis digerleri.

Nereye gideriz diye düsünürlerken 'bir dakika' diye bir ses duymuslar gerilerden. Herkes dönüp bakmis sesin geldigi tarafa. Sürünün en çelimsiz, ama kurnaz mi kurnaz bir ferdi olan Topal Aslan'mis söze atilan.

- 'Hayir' demis, 'hiç bir yere gitmiyoruz. Siz bana birakin, ben hallederim bu isi.'

Inanmamis kimse ona ama haydi bir sans verelim ne çikar diye düsünmüsler. O da almis yanina bir iki aslan gitmis öküzlerin yanina. Beyaz bayrak çekmeyi de unutmamis. Öküzlerin lideri olan Boz Öküz basta olmak üzere bes irikiyim öküz yaklasmis onlara. Sormuslar ne istediklerini.

Topal aslan baslamis konusmaya. Bir yandan da Boz Öküz'ün sivri ve kocaman boynuzlarina bakip ürperiyormus.

- 'Saygideger öküz efendiler' diye baslamis lafa. 'Bugün buraya sizden özür dilemek için geldik. Biliyorum sizleri çok defa incittik, kimbilir kaçinizda su pençemin izi vardir. Ama inaniniz bunlarin hiç birini isteyerek yapmadik. Biliniz ki biz aslanlar barrisçi bir milletiz.Hele öküzlerle hiç bir alip vermedigimiz olamaz. Ancak evet size defaatla saldirdik, ama niye biliyor musunuz? Hep o sizin aranizdaki Sari Öküz yüzünden. Onun rengi öyle sizinkiler gibi degil ki. Gözümüzü kamastiriyor, aklimizi basimizdan aliyor. Onu gördük mü ne kadar barissever oldugumuzu unutup size saldiriyoruz, ve sürünüze zarar veriyoruz. Yoksa bizim sizinle hiç bir alip veremedigimiz yok. Onun yüzünden hepiniz zarar görüyorsunuz. Bir türlü hayatinizdan emin rahat rahat otlayamiyorsunuz, belki geceleri bile bizim kükrememiz sizin uykunuzu kaçiriyor. Bunlarin hepsi Sari Öküz'ün suçu. Verin onu bize,siz kurtulun, biz de baris içinde yasayalsm' demis.

Boz Öküz, diger önde gelenlerle görüsmek üzere geri çekilmis. Hepsi de sicak bakmislar bu teklife. Bir tek yasli Benekli Öküz olmaz demis ama kimseye dinletememis sesini. Zavalli Sari Öküz kurban edilmis aslanlara.

Hepsi birden saldirmislar zavalli öküzün üzerine. Bir ikisini firlatmis üstünden ama bitkin düsmüs az sonra. Çirpinmis, haykirmis, yardim istemis, yalvarmis, ama yokmus onu isiten. Digerleri üzülmüsler üzülmesine ama elden ne gelir ki. Bütün sürünün selameti için bir öküz..., gerekliymis bu.

Gerçekten de günlerce sürüye hiç bir saldiran olmamis. Huzur içinde geçer olmus günleri. Ama aslan milleti bu, ne kadar sabreder ki. Hele öküz etinin tadini aldiktan sonra. Aciktik demisler Topal Aslan'a daha bir kaç hafta bile geçmemisken. O da yine almis yanina bir kaçini, bir defa daha gitmis Boz Öküz'ün yanina.

- 'Selam' diye girmis söze. ' Gördünüz ya biz aslanlar ne denli uysal milletiz. Dogru karariniz için sizi bir daha kutlamak isterim. Siz de huzur içindesiniz, biz de. Ne mutlu. Yalniz buraya bunlari söylemek için gelmedim. Büyük bir problemimiz var.'

- 'Nedir?' demis Boz Öküz merakla..

- 'Su sizin Uzun Kuyruk' demis Topal Aslan. Öyle uzun bir kuyrugu var ki nereden baksak görünüyor. O kuyrugunu salladikça bizim de aklimiz basimizdan gidiyor. Gözümüz dönüyor, sürüye saldirmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Halbuki siz öyle mi ya, hepiniz normal kuyruklusunuz. Bir onun suçu yüzünden korkarim hepiniz zarar göreceksiniz. Gelin verin onu bize bu mevzuyu burada kapatalim. Eskisi gibi baris ve sevgi içinde iki taraf da hayatini sürdürsün. Boz Öküz yine istisare yapmis sürünün ululariyla. Yine sadece Benekli Öküz olmus karsi çikan. Hepsi de verelim gitsin demisler. Istisare daha da kisa sürmüs bu defa.Dislamislar Uzun Kuyruk'u sürüden. Saatler sürmüs zavallinin çirpinislari ama sonunda o da yenik düsmüs aslanlara.

Tekrar tekrar yinelenmis bu olanlar. Her geçen gün daha da semirmis aslanlar. Alabildigince güçlenmisler. Öküzlerse her geçen gün daha da zayiflamislar, seyreldikçe seyrelmisler. Aslanlar küstahlastskça küstahlasiyorlarmis. Artik bir sebeb bile söyleme geregi duymuyorlarmis.

'Verin bize su öküzü yoksa karismayiz' derlermis sadece. Zavalli öküzlerin hayir diyebilecek güçleri kalmamis. Hepsi birer birer can veriyorlarmis aslanlarin pençesinde. Boz Öküz de aralarinda olmak üzere bir kaçi kalmis en sona. Ne oldu bize, ne zaman kaybettik bu harbi aslanlara karsi, oysa ne kadar da güçlüydük? diye sormus biri Boz Öküz'e.

- 'Biz' demis Boz Öküz gözleri nemli ve sesi pismanlikla titreyerek 'Sari Öküzü verdigimiz gün kaybettik bu harbi...'

Bugünlerde herkes gitmek istiyor

Küçük bir sahil kasabasına,
bir başka ülkeye,dağlara, uzaklara...

Hayatından memnun olan yok. Kiminle konuşsam aynı şey...
Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.

Öyle ''yanına almak istediği üç şey'' falan yok.

Bir kendisi.

Bu yeter zaten.
Her şeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.

Hadi kendimize razıyız diyelim,
öteki de olmuyor,
hani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınamıyor.

Böyle gidiyor iste.
Bir yanimiz ''kalk gidelim'',
öbür yanımız "otur'' diyor.
''Otur'' diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira.
Is, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu.

En kötüsü alışkanlık.
Alışkanlığın verdiği rahatlık, monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz.
Kuş olup uçmak isterken ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler...
Bir çocuk daha doğurmalar...
Borçlara girmeler...

Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
Misal, ben...
Kapıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum. Değil bu şehirden gitmek,
iki sokak öteye taşınamıyorum. Alıp götürsem gelmez ki...
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında.
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?

''Sırtında yumurta küfesi olmak'' diye bir deyim vardir;
evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin.
Kendi imalatımız küfeler.
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada. Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım. İnadina kök salmak lazım.
Bariufak kaçışlar yapabilsek.

Var tabii yapanlar. Ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek...
Bütçe, zaman, keyif...
Denk olsa. Gün içinde mesela...
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün.
Sabah 09.00, aksam 18.00.
Sonra baska mecburiyetler.
Sıkışıp kaldık.

Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı bir ömür yani.
Ne saçma.
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba.

Ben her bahar áşık olmam ama her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadi hiç.

Ama olsun... İstemek de güzel.

CAN YÜCEL

IŞIĞA YÜRÜYENLERE

Bir gurup arıyla sineği bir şişeye koyuyorlar. Şişenin taban tarafını ışığa
doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştiriyorlar. Arıların
hepsi ışık olan tarafa doğru üşüşüyorlar .
Ama şişenin tabanı cam ve onların da yabancısı olduğu bir madde olduğundan çıkmayı başaramıyorlar.
Bu arada sinekler, şişenin ağzına doluşuyorlar ve karanlıkta dışarı çıkıp kayboluyorlar.
Ağzı açık olan şişeden karanlık tarafa doğru tek bir arı bile gelmiyor.
Camın önünde ışığa doğru çabalarına devam ediyorlar.
İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor.
Ancak daha derinlemesine düşününce, karşımıza bir anıt gibi dikilen gerçek çok farklı oluyor.
Çok basit gelen bu deney beni oldukça düşündürdü.
Arıların ne kadar akıllı varlıklar olduğunu hepimiz biliyoruz.
Sinekler ise malum hayvanlar.
Arılar ne kadar temizse adı üstünde, sinekler de o kadar iğrençtirler.
Arılardan korkarız bizi sokarlar diye ama, sineklerden midemiz bulanır.
Evet, ışığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır kuskusuz. Onlar, engellere rağmen ışıktan vazgeçmeyenlerdir.
Ne tür engel olursa olsun önlerinde, çabalarını sürdürenlerdir.Ve bu uğurda da gerektiğinde ölebilenlerdir.
Yürek, azim, sevgi, ilkeler, dürüstlüktür bunu yaptıran. Kendine saygı, yasadığı topluma saygıdır.
Sinekler, karanlıkta sıvışan kaçaklardır .
Karanlığa yürüyenlerdir.
Karanlık düşüncelerdir.
Şişenin ağzının karanlığa bakmasının onlarca hiç bir önemi yoktur . Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak varlıklardır.
SADECE Kendi yaşamları söz konusudur.
Nerede yemek varsa, nerede rahat yasayacaklarsa, nerede çok para kazanacaklarsa oraya giderler.
Onlar için karanlık olması önemli değildir açık ağızların.
Arıyı kovalamak isterseniz savaşır.
Engellere aldırmaz.
Amacı sadece ışığa ulaşmaktır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek savaşır. Ve değerleri için ölür.
Ama sinekler kaçarlar.Sonra yılışık yılışık tekrar dönerler
kovaladığınız yere. Yemeklerinize, kollarınızın üstüne tünerler.
Pis ayaklarıyla ezerler yaşadığımız her yeri.
Arılar yumurtalarını yalnızca kovanlarına bırakırlar.
Oysa sinekler her yere yumurtlar, her yerde ürerler.
Onlar için yumurtalarını bırakacakları yerin bile hiç önemi yoktur....
ENGELLERE RAĞMEN IŞIĞA YÜRÜYENLERE, IŞIĞA ULAŞMAK İÇİN
ÇABALAYANLARA, IŞIK SAÇANLARA SEVGİLER, SAYGILAR.......
-------------------------------------------
Girme şu alçakların hizmetine
Konma sinek gibi pislik üstüne
İki günde bir somun ye ne olur
Yüreğinin kanını iç de boyun eğme...
Ömer Hayyam

Aziz Nesin
Bam teli
Can Dündar
CUMOK
Enver gökce
Enver Karagöz
Fikri Sönmez
Gülten Akin
Karamizah
Laz Kapital
Melih Pekdemir
Nazım Hikmet
Ofli hoca
Oguz Aral
Oguzhan Muftuoglu
Okuma kösesi
... weitere
Profil
Abmelden
Weblog abonnieren