Sitem hakkinda

Bu sitede diger sitelerden sectigim yada gazetelerden buldugum ve sizlerle paylasmak istedigim yazi,siir,resim vs seyleri bulacaksiniz.Umarim begenirsiniz.

Okuduklarim


Barış Pehlivan , Barış Terkoğlu
Metastaz

Dinlediklerim

Seyrettigim filmler

MISAFIR DEFTERI

"Gerçekçi ol, imkansızı iste!"

Küreselleşme kendisine uygun düşen düşünüş biçimleri anlamında kendi ideolojisini de geliştiriyor. Emperyalizm, dünyayı yeni yönelimleri doğrultusunda yeniden biçimlendirirken, postmodernizmin yarattığı ideolojik yanılsamalardan ve kavramlardan yararlanıyor.
Türkiye, 12 Eylül'den bu yana Çernobil sonrasındaki radyasyon bulutlarının altında kalmasına benzer bir şekilde, bu ideoloji bulutlarının altında yaşıyor. Gündelik sosyal hayatlarımızdan, düşünce biçimlerine kadar hayatımızın her köşesini, medyanın büyük bir güçle taşıdığı bu postmodern kavramlar doldurdu.

Yaşadığımız dönemin bir Amerikan yüzyılı olacağı söyleniyor. Bu aynı zamanda Amerikan düşünce sisteminin dünya üzerindeki hakimiyeti olarak karşımıza çıkan bir gerçeklik. Ona karşı Avrupa'nın bir sığınak görevi üstlenmesini beklemek ne kadar gerçekçi, tartışmaya açık bir konu. Tartışmaya, hem de ardına kadar açık bir konu, çünkü Kuzey Amerika akademilerinde üretilen ve küreselleşmenin yolunu döşeyen postmodern düşünce kalıpları, üzerimize Avrupa üzerinden de akarak geliyor.


İKTİDARSIZLAŞTIRMA

Postmodernizmin, kapitalizmin aydınlanma çağının akıl ve bilim kavramlarının yerine mistisizmi geri getirmesi, bilim ve aklın yol göstericiliğine karşı, mistisizmi teşvik eden politikalar öne çıkarması, her türlü etnik-dinsel– mezhepsel kimlik tanımlamalarına dayanan politikaları desteklemesi, küreselleşmenin yolunu açan ideolojik dayanakların üretilmesinde kullanılıyor. Bu şekilde modern çağlara has sınıfsal–sosyal farklılıklara dayalı örgütlenmeler ve bölünmeler, dinsel, mezhepsel, cemaatsel ayrımlara dayalı örgütlenmelerle ikame edildi. Türkiye'de AKP iktidarıyla taçlandırılan sağ ideolojinin hakimiyetinin yolu buradan geçti.

Keza, ulus-devlet bünyesindeki mikro kültürel yapılar, küresel entegrasyonun sağlanmasında eski ulus devletlerin yerine geçecek "yerel demokratik dinamiklerin geliştirilmesi" bakımından öne çıkarılıyor. Buradaki önemli destek noktalarından biri postmodern düşünüşün önemli argümanların biri olan "iktidarsızlaştırma" üzerine kuruluyor. İktidar kavramı etrafında Marksist argümanlardan da yararlanılarak kurgulanan bir tartışmayla politik-iktidar mücadelesi alanı daraltılırken, iktidarı hedef almayan her türlü örgütlenme teşvik edilerek, modern toplumda, toplumsal sınıfların ve muhalefetin bir örgütlenme ve kendini ifade etme alanı olan sivil toplum da, tamamen sermaye kontrolüne terk edilen bir alan haline dönüştürülmeye çalışılıyor.


AK MI, KARA MI?

Bütün bunların yerel, kültürel, etnik ve dinsel farklılıklar temelinde geliştirilecek mikro iktidar alanlarıyla, küresel iktidarın entegrasyonunu sağlama ve sermayenin sınırsız küresel egemenliğini tamamlama politikalarının bir parçası olduğu açık. Demokratikleşmeyi gerçek sınıfsal içeriğinden kopartarak küreselleşmenin postmodern tanımları (ya da AB normları) çerçevesinde kalan bir savunma çizgisinin handikapları da buradan kaynaklanıyor.

Demek ki, her şeyi bir ak-kara mantığı içerisinde kolayca çözmek o kadar kolay değil.

"Türkiye'yi bölecekler" diye arkaik düşüncelere, muhafazakarlığa, milliyetçiliğe, ulusçuluğa saplanmanın çıkar yol olmadığı ne kadar açıksa, demokratikleşme, insan hakları ve azınlık haklarına dair elbette özgürlükçü ve eşitlikçi tavrımızı, küreselleşmenin etnik, dinsel, mezhepsel farklılıklar üzerine kurulmuş politikalarına takılıp kalmadan savunabilmenin önemi de bir o kadar açık.

Kısaca, var olan gerici yapılanma karşısında ve sermayenin küresel egemenlik politikalarına dayalı çözümler dışında, yani, insan hakları raporunu yırtan Kamu-Sen'liye karşı ve Alevi, Süryani, Ermeni... tüm yurttaşların haklarından yana, başka bir dünyaya dair ve başka bir Türkiye'ye dair ne diyorsanız, artık onu söylemelisiniz. Gerçek çözüm yolu orda çünkü.

"Sen ne diyorsun kardeşim, şimdi başka bir yol var da biz mi istemiyoruz?" diyen arkadaşları duyar gibiyim.

Demek ki, gene, geçen hafta kaldığımız yerdeyiz ve gene araftayız!

Ben "Gerçekçi ol, imkansızı iste!" sözünün bu gibi durumlar için söylendiğini sanıyorum.

BİRGÜN » Oğuzhan Müftüoğlu - "Gerçekçi ol, imkansızı iste!" - 03/11/2004

Trackback URL:
https://akpinar.twoday.net/stories/451305/modTrackback


Aziz Nesin
Bam teli
Can Dündar
CUMOK
Enver gökce
Enver Karagöz
Fikri Sönmez
Gülten Akin
Karamizah
Laz Kapital
Melih Pekdemir
Nazım Hikmet
Ofli hoca
Oguz Aral
Oguzhan Muftuoglu
Okuma kösesi
... weitere
Profil
Abmelden
Weblog abonnieren