Sitem hakkinda

Bu sitede diger sitelerden sectigim yada gazetelerden buldugum ve sizlerle paylasmak istedigim yazi,siir,resim vs seyleri bulacaksiniz.Umarim begenirsiniz.

Okuduklarim


Barış Pehlivan , Barış Terkoğlu
Metastaz

Dinlediklerim

Seyrettigim filmler

MISAFIR DEFTERI

Donnerstag, 22. Dezember 2005

Düşün yakamızdan yorgunuz!

“Zina” konusu tartışıldığı tarihten şu ana kadar hep bu konuyu düşündüm. Ardından kadınların tarihsel mücadelesini aklımın gözlerinden geçirdim. Erkek egemen sistemin yok ettiği kadınlar geçti gözlerimin önünden. Aşkından kurşun yemiş kadınlar. Namus sorgularında ölüm giydirilmiş kadınlar. Ayıplarda, yasaklarda, acılarda tüketilmiş kadınlar geçti gözlerimin önünden. Yüreğim kabardıkça isyanım çoğaldı. İsyanın çoğalması insanı ister istemez “küfre” zorluyor. İtiraf ediyorum; günde bilmem kaç defa zinanın suç olmasını savunanlara küfredip durdum. Fosilleşmiş beyinlerin bu gizli ve kirli niyetleri yüreğimi gerçekten çok acıttı. Bir de kalkmış bu fosil artığı niyetlerini kadına bir iyilik gibi göstermeye çalışmazlar mı? Gel de çıldırma.
“Gören göz kılavuz istemez” beyler. İyiliğinizin zulmü canımızı yeterince acıttı yüz yıllardır. O karanlık maskelerinizin altında ki yüzünüzü biliyoruz artık. Ne “Din” ne de “Dinsizlik” iyilik getirmiştir kadına. Ne kilise çare olmuştur acısına ne cami.

Bu erkek mekanlarında ulaşan ağızlardan kadına hep karanlık akmıştır. Buralardan verilen emirle taşlanmış, yakılmış, yok sayılmıştır. Hep alt insan, alt sınıf olmuştur erkek yasalarında. Size sefa olan her şey, bize cefa olmuştur adaletinizin sayesinde.

Yavrusunu yiyen kedilere benziyorsunuz bu yanınızla. Sizi doğuranı, besleyeni, büyüteni yok sayarak. Öldürerek. Acı çektirerek. Oysa ki siz erkekler karnımızdayken kanımızla, doğduktan sonra canımızla, büyüdükten sonra emeğimizle beslenensiniz. Sakın bize, ayaklarımızın altında ki cennetten söz etmeyin. Hayali cennet rüşvetinize çok tokuz.


Cennet düşü gördürerek cellatlarımızı unutturamazsınız bize. Bize nereden ve kimlerden ne geldiğini öle öle öğrendik. Konuşamıyorsak bilmediğimizden değildir. Tepemizin üstünde her an kafamızı uçurmaya hazır olan erkek yasa ve kurallarındandır bu susuşumuz. Acımız romanları, masalları, öyküleri, şiirleri besledi asırlardır. Yetmedi mi?

Toprak kokuyor saçlarımız yüreğimiz yanık
Bir ağır sevdalıyız ki yarı aç yarı tok
Türkülere bulanırız tepeden tırnağa
Kavrulur dudaklarımız
Çekilin yolumuzdan
Düşün yakamızdan yorgunuz.
Yolları sırtımızda taşırız yılları sırtımızda
Hasreti en yaman yüzüyle biliriz
Döşümüzde tırnakları
Düşümüzde en derin izleri gezdiririz.
Göz yaşımız od’a düşer canımız od’a
Acı açar saçlarını çözülür gövdemiz olur
Yığrana yığrana dövünürüz döne döne
Toprağı savururuz külü savururuz
Tırnaklarımızda kendi etimiz.
Karalar bağlarız kırk gün
Yas tutarız ömrümüzce
Sevinç bir derin kuyudur bizde
Sıkılarız kapatırız ağzını
Taş döker çamur sıvarız
Çöker çöker haykırırız ey kahpe felek
Kabuk tutmaz yaramız.
Eteğimiz daldadır yüzümüze yaşmağımız dalda
Bükülürüz başımız önümüzde
Günde yılı sayarız
Canımız burnumuzda. “Kavruluruz güneşte et kokusu
Kavruluruz ayazda et kokusu
Bazen yoksul sofrasıyız bazen namus sorgusu
Bir kör karanlıkla yatar kalkarız
Biz Biz olmadan yaşayan o kadınlarız.”

Bizi seve seve eğitimsizliğin karanlığında cahil bıraktınız. Bizi seve seve öyle bir gizli yasa yarattınız ki gelenek ve görenek kılıfı altında, ne yok etmek mümkün görünüyor, ne yıkmak. Bizi seve seve taşladınız. Seve seve gömdünüz. Seve seve aşağıladınız. Bizi sevdiğinizden dolayı kimliğimizi, kişiliğimizi, duygularımızı ayaklarınızın altında çiğnediniz.Hep çiğnediniz. Bizi sevdiğiniz için yok saydınız. Bizi çok sevdiğiniz için bizim adımıza hep siz düşündünüz . Bizi ilgilendiren durumlar hakkında siz karar verdiniz bizim yerimize. Çünkü bizim saçlarımız kadar aklımız uzun değildi. Biz, bizim hakkımızda verilen kararlar hakkında konuşamazdık bile. Dilimizde aklımız gibi kısa kalmalıydı sizin görkemli aklınız ve saltanatınızın karşısında (!) Biz sizin istediğiniz kadar sevilecektik. İstediğiniz kadar sevişecektik. Kiminle sevişeceğimize bile siz karar verecektiniz. Sizin istediğiniz doğrultuda giyinip, istediğiniz gibi ve istediğiniz kadar yaşayacaktık. Ayıp ve günah olan hep bize yazılmıştı. Çünkü siz üst insandınız. Böyle buyurmuştu yasalarınız. Biz, sizin bu yok edici sevginizden bıktık beyler... Bizim yerimize düşünüp, bizim hakkımızda verdiğiniz kararlar canımıza yetti...
Bizim yerimize düşünmeyiniz lütfen... Bizi böyle sevmeyiniz...

İSTEMİYORUUUZ... ANLATABİLDİM Mİ ACABA?...

sunaaras@yahoo.com

Aziz Nesin'in Hayatı...

aziz
1915 yılının Aralık ayında dünyaya gelen Nesin, 5 Temmuz 1995'de, 37 aydının ölümüne neden olan "Sivas Katliamı"nın 3. yıldönümünden 3 gün sonra Çeşme'de yaşamını yitirdi. Ardında, mücadele ve sayısız başarıyla dolu 80 yıl ile Nesin Vakfı'nı bırakmıştı...

BİA (İstanbul) - 20 Aralık 1915'de, İstanbul Heybeliada'da doğan Aziz Nesin, 1925'de İstanbul Süleymaniye'de "Kanuni Sultan Süleyman İptidai Mektebi'nin 3. sınıfına girdi. Okulun adı daha sonra İstanbul 7. İlkokul olarak değiştirildi. 1935'de Kuleli Askeri Lisesi'ni bitirip Harp Okulu'na geçti. 1937'de Ankara'da Harp Okulunu bitirip asteğmen oldu.

Savaş yılları

2. Dünya Savaşı yıllarında iki yıl Trakya'da çadırlı ordugahta görev yapan Nesin, 1942'de Erzurum Müstahkem Mevkii İstihkam Taburu Bölük Komutanlığı'na atandı. Bir bomba kazasında yaralandı. Erzincan'da depremde yıkılmış olan ordu cephaneliğinin boşaltılmasıyla görevlendirildi. Nesin, 1944'de Ankara'da Harp Okulu'nda açılan ilk tank kursuna katıldı. 1944'te Zonguldak'ta uçaksavar top mevzileri yaptırmakla görevlendirildi.

Gazeteci ve yazar Nesin

Nesin, 1945'de askerlikten ayrıldıktan sonra Karagöz gazetesinde ve Yedigün dergisinde redaktörlük ve yazarlık yaptı, profesyonel olarak yazarlığa başladı. Ayı yıl Tan gazetesinde köşe yazarlığına başladı. 4 Aralık'ta tek parti iktidarı üniversite gençlerine Tan gazetesini yaktırdı. Aynı yıl, ilk bağımsız yapıtı olan "Parti Kurmak Parti Vurmak" adlı 16 sayfalık broşürü yayımlandı.

Marko Paşa ve ilk dava

1946 yılında, Sabahattin Ali ile birlikte Marko Paşa ve süreği olan gülmece gazetelerini çıkaran Nesin, 1947'de Bursa'ya sürgün edilerek gözaltında tutuldu. 1948'de ikinci kitabı olan "Azizname" adlı taşlama kitabını çıkardı. Bu kitap için İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. 4 ay tutuklu olarak süren dava sonunda aklandı.

1949'da İngiltere Prensesi Elizabeth, İran Şahı Rıza Pehlevi ve Mısır Kralı Faruk Ankara'daki elçilikleri aracılığıyla Türkiye Dışişleri Bakanlığı'na resmen başvurarak, bir yazısında kendilerini aşağıladığı savıyla aleyhine dava açtılar. 6 ay hapse mahkum edildi ve ceza infaz edildi.

5-6 Eylül'ün müsebbibi

1952'de İstanbul'da yeni kurulmaya başlanan Levent'te bir dükkan kiralayarak Oluş Kitabevi'ni açan Nesin, sabahları Levent'teki evlere gazete dağıtıyordu.

Ancak, iki küçük çocuğuyla birlikte Levent'teki kitabevinden geçimini sağlayamayınca, 1953'de Beyoğlu'nda Bursa Sokağı'ndaki yeni yapılmış hanın bir odasında "Paradi Fotoğraf Stüdyosu'nu bir ortağı ile birlikte kurdu.

1955'de 6-7 Eylül faciası olarak tarihimize gelen İstanbul'daki azınlıkların ev ve dükkanlarının korkunç yıkımına suçlu aranmaya başlanmıştı. Aziz Nesin de suçlu olarak Sıkıyönetimce tutuklandı.

Köşe yazarlığı, uluslar arası başarı

1955'de Halil Lütfü Dördüncü'nün "Yeni Gazetesi"nde köşe yazarlığına başlayan Nesin, 1956'da İtalya'da (Bordighera'da) yapılan uluslararası gülmece yarışmasında birincilik ödülü olan Altın Palmiye'yi "Kazan Töreni" adlı öyküsüyle kazandı. Nesin, 1957 yılında da aynı yarışmada, aynı ödülü "Fil Hamdi" adlı öyküsüyle ikinci kez kazandı. Kazandığı ilk Altın Palmiye'yi, 1960 yılında devlet hazinesine bağışladı.

Nesin, 1961'de Tanin Gazetesi'nde köşe yazarlığına başladı, aynı yıl Zübük adlı haftalık bir gülmece gazetesi çıkarmaya başladı. 1962'de sahibi bulunduğu Düşün Yayınevi, anlaşılamayan bir nedenle bir gece yandı.

İlk yurtdışı seyahati

1965 yılında, elli yaşındayken ilk kez pasaport alabildi ve yurtdışına çıktı. Berlin ve Weimar'daki Antifaşist Yazarlar Toplantısı'na davetli olarak katıldı. Altı ay süren bu ilk yurtdışı gezisinde, Polonya, Sovyetler Birliği, Romanya ve Bulgaristan'a gitti.

Nesin, 1966'da Bulgaristan'da yapılan uluslararası gülmece yarışmasında birincilik ödülü olan Altın Kirpi'yi "Vatani Vazife" adlı öyküsüyle kazandı. 1968'de Milliyet Gazetesi'nin açtığı Karagöz oyunu yarışmasında "Üç Karagöz" oyunuyla birincilik ödülü aldı.

1969'da Moskova'da yapılan uluslararası gülmece yarışmasında "İnsanlar Uyanıyor" adlı öyküsüyle Krokodil birincilik ödülü, 1970'de de Türk Dil Kurumu'nun oyun ödülünü "Çiçu" adlı oyunuyla kazandı.

Nesin Vakfı kuruluyor

1972'de kimsesiz çocukları yetiştirmek için Nesin Vakfı'nı kurdu. 1974'de Asya-Afrika Yazarlar Birliği'nin Lotus ödülünü kazanan Nesin, 1975 Lotus ödülünü almak için Filipinler'in başkenti Manila'da yapılan törene katıldı.

Nesin, 1976'da Bulgaristan'da Gabrovo kentinde düzenlenen gülmece kitabı uluslararası yarışmasında birinciliği elde ederek Hitar Petar ödülünü kazandı.

1977'de Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı seçilen Nesin, 1978'de "Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz" adlı romanıyla Madaralı roman ödülünü kazandı.

1982 yılında, Vietnam'daki Asya-Afrika Yazarlar Birliği toplantısından dönüşte Moskova'da kalp hastalığından hastaneye kaldırılan Nesin, "Kalp Hastalıkları Araştırma Merkezi"nde bir ay kalarak tedavi gördü.

1983'de Amerika Birleşik Devletleri'nde Indiana Üniversitesi'nin düzenlediği uluslararası toplantıya çağrılan Nesin, pasaportu geri alındığı için bu toplantıya katılamadı.

"Halkın seçtiği yazar"

20 Aralık 1984'de Şan Sinema Salonu'nda 70. doğum günü töreni yapıldı. 1984'de Aydınlar Dilekçesi girişiminde bulundu. 1985'de Ekin A.Ş'nin kurulması girişiminde bulundu. Aynı yıl, İngitere'de PEN Kulüp onur üyeliğine seçildi ve TÜYAP'ın düzenlediği "Halkın Seçtiği Yılın Yazarı" ödülünü kazandı.

Nesin, 1989'da "Demokrasi Kurultayı"nın toplanmasında etkin görev aldı ve oluşturulan "Demokrasi İzleme Komitesi"nin iki başkanından biri oldu. Aynı yıl, Sovyet Çocuk Fonu'nun ilk kez verilen "Tolstoy Altın Madalyası"na değer görüldü.

19 Mart 1990'da Ankara Sanat Kurumu'nda 75. yaşını kutlayan Nesin, 2 Temmuz 1993'de Pir Sultan Abdal etkinliklerine katılmak üzere Sivas'a gitti. 37 aydının yaşamını yitirdiği Madımak Oteli katliamından kurtuldu. 5 Temmuz 1995'de Çeşme'deki imza günü sonrasında saat 01.05'de öldü. (BB/NK)

* bilgiler www.geocities.com sanaldevrim/aziz.htm sitesinden alınmıştır

Aziz Nesin
Bam teli
Can Dündar
CUMOK
Enver gökce
Enver Karagöz
Fikri Sönmez
Gülten Akin
Karamizah
Laz Kapital
Melih Pekdemir
Nazım Hikmet
Ofli hoca
Oguz Aral
Oguzhan Muftuoglu
Okuma kösesi
... weitere
Profil
Abmelden
Weblog abonnieren