Sitem hakkinda

Bu sitede diger sitelerden sectigim yada gazetelerden buldugum ve sizlerle paylasmak istedigim yazi,siir,resim vs seyleri bulacaksiniz.Umarim begenirsiniz.

Okuduklarim


Barış Pehlivan , Barış Terkoğlu
Metastaz

Dinlediklerim

Seyrettigim filmler

MISAFIR DEFTERI

Karamizah

Montag, 16. Januar 2006

Cok yaziyor

1_9423_07112005_1

Samstag, 7. Januar 2006

ESAS AKIL

Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:
Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl
belirliyorsunuz?

Doktor:
Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç sey
veriyoruz.
Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl
boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz.

Siz NE yapardınız?

Adam:
OOO ! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova
kaşık ve fincandan büyük.

Hayır, der doktor.

Normal bir insan küvetin tıpasını çeker.

Ders: Sadece bize sunulanlar dışında çözüm bulmaktır akıl.

Dienstag, 13. Dezember 2005

Büyüklere Masallar

USTA - ÇIRAK ve SU DAMLASI

Bilge usta çırağına sordu:
Bir su damlasını buharlaşıp yok olmaktan nasıl kurtarabilirsin?

Çırak hayranlıkla ve yine bilemeyeceğim endişesiyle yanıtladı:
.... Nasıl?

Onu okyanustaki diğer su damlalarının arasına bırakarak.

Mittwoch, 2. November 2005

ÖKSÜZ MEMET‘iN BAYRAM MEKTUBU

Memet daha yedi yasindayken, babasi Koca Bekir, ardindan da anasi öldü. Köyde Memetler cok oldugundan, onu, Koca Bekir‘in Oksüz Memet‘i, diye öbür Memet ‘lerden ayirdederlerdi.
Koca Bekir‘in ölümünden üc yil sonra köyün muhtari Hidir cavus, babasi Koca Bekir‘den kalmis tarlayi Oksüz Memet‘in elinden aldi. Nasil mi aldi? 0 tarla aslinda muhtar Hidir cavus ‘unmus da, acidigindan Koca Bekir‘e vermis mis de.
Köyün ilerigelenlerinden Durmus Aga da, Oksüz Memet‘in on koyununu aldi elinden... Koyunlar Durmug Aga‘mnmis da otarsin, cobanlik etsin diye Koca Bekir‘e vermis mis de, taniklari da varlms mis da...
Imam Al‘efendi de iki öküze sahip cikti. Imam oldugundan Allahtan korkarmis da, yetim - öksüz hakki yemezmis de, gelgelelim Koca Bekir‘in kendisine borcu varmismis da... Gitti öküzler.
Bir inegi kalmis ti kalakala... Onu da, köyün bak-kali Bodur Hüsiin cekip aldi. Babasindan alacagi da-ha cokmus ama, Oksüz Memet‘e acidigindan, inegi alip geri kalan alacagini da heläl etti...
Köyün korucusu Seyit dayi, ötekilerden geri kalacak degil ya... 0 da samanlikla ambarin, ambardaki tahilim neyin üstüne oturdu.
Ana yok, baba yok, tarla yok, torba yok, cift yok. cubuk yok... Oksüz Memet, kizkardesi ve ninesiyle, baba evinde dimdizlak kalakaldi. Biraksalar kalacak, cobanlik, irgatlik edip kardesini, ninesini gecindirecek ya, kim birakir?
Köyün ipsiz takimindan Tebelles Ipraam‘la üg arkadas i, kizkardesini kacirip daga kaldirdilar. Yine de iyi, evi var, ninesi var... Köyün nalbandi, berberi, dis cisi, marangozu, yani herbiseyi olan ninesiyle imam nikähi kiydirip eve yerles medimi.Böylece ev de gitti elden, Öksüz Memet‘i attilar kapi disari...

Onsekiz yasina gelmis olan Memet de Pelvan Idris‘in kizina abayi yakmasa, basini alip gidecekti köyden. Ama kiz da, Oksüz Memet‘e gönül vermis öksüz Memet o yuzden köyden gidermiyordu. Kizi babasindan istetecek kimsesi olmadigindan, «Oksüz göbegini kendi keser» hesabi, gidip Pelvan Idris‘den kizini istedi. Vaaay, bir cibil oglan nasil olurda Pelvan Idris gibi köy ilerigeleninin kizini istermis su rezile bak... Köyün zorlu takimi bir olup, Oksüz memet‘e öyle bir sopa cekti1er ki, Memet‘in iler tutum kalmadi. Bir daha da Oksüz Memet‘i köyde olmadi.

Gel zaman git zaman, günlerden bir bayram günü, köyün ileri gelenleri bayramlasmak icin köy kahvesinde toplanmislarken, kasabadan dönen kör idris Dayi,
Agalar, Istanbul‘dan mektup var, kasaba postanesinden aldim, geldim... dedi.
Kimdenmis , kimdenmis ?... Hele oku ima Imam Al‘afendi göz1ügünü takti, adresi okudu
— Vaay... Yahu bizim Oksüz Memet‘ten...

Asgossun og1ana... Bak, gene bizi unutmamis canim...
Mektup okundu. Oksüz Memet, is bulup Ise yerlestigini, durumunun iyi o1dugunu anlatiyor mektubunda, sonra töreye uyarak selämlara geldi. imam A1‘efendi mektupdaki selämlari okumaya basladi
«Bakkal Bodur Hüsiin efendinin ve hanesinin ve de ailesinin..
Bodur Hüsiin biyiklarini sivazlayarak,
— Eksik olmasin, dedi, bizi gönülden cikarmamis ...
— «Durmus Aga‘nin ve ogullarinin ve de gelinlerinin ve de kizlarinin.
Allah razi olsun, bizi de unutmamis ... iyi oglandi Oksüz...
«Imam Al‘efendinin ve akrabalarinin ve de yakinlarinin ve hanesi efradinin... Mihtar Hidir cavus ‘un ve de hanesi tarafinin ve coIuk cocuklarinin.
— Insan evladi canim... Bizi de sayip...
«Nalbant ismiyl Aga‘nin ve tüm akraba ve teallukatinin.
— Demek bizi de unutmamis ... Pirovo!
«Pelvan Idris Aga‘nin ve hanesi halkinin ve ailesinin ve kizlari ve ogullarirnn.
— Allah razi olsun...
Tebelles Ipraaam‘in... Ve de anasinin ve de kardaslarinin..
Oksüz Memet, mektubunda köyde kimler varsa, hicbirini unutmadan sayip döküyor, mektubunun sonunu da söyle bagliyordu:
— Ve gerek bu mektubu okuyan ve gerek dinleyen agalarin ve efendilerin tümünün, analarrni, avratlarmi, kizlarirn, kisraklarmi, yedi gelmis gecmiislerini, esiktekilerini
besiktekilerini, torunlarinin torbalarinin ben..
Imam Al‘efendi, gözlügünü cikarip, mektubu masaya birakti.
*
**
Okurlarimin bayramlarim kutlarim.Aziz Nesin
(«Günaydin», 27 Subat 1969)71

Sonntag, 16. Oktober 2005

Fıkra anlatmak

Size bugün güzel bir fıkra anlatacağım.

"Güzel" deyişime bakmayın, beğenmemek de serbest. Kimse kendini baskı altında hissetmesin... Bizim köşe, demokratik bir köşe biliyorsunuz.
Fıkra seçmek, hele hele anlatmak çok ciddi bir iştir. Bilimsel makale yazmaktan bile hatta...

Bir fıkraya başlamadan önce, "Biliyor muydunuz" demeyeceksin mesela...
İnsanlar içlerinden çok fena dalga geçerler:
Ulan ne anlatacağını bilmeden, bildiğimizi nerden bilelim, hanzo!

İkincisi, fıkrayı anlatırken sırıtmayacaksın!
Bir fıkrayı anlatırken, hele hele kahkahalarla gülmek, faşizme girer.
Fırka anlatıyoruz işte, gülsenize kardeşim!
Rahat bırak insanları, ister güler ister gülmezler.
Üçüncüsü, fıkrayı anlatacağın yeri ve muhabbeti iyi seçeceksin...
Bir muhabbetin yönünü kökünden değiştirecek fıkrayı anlatırsan, mecliste soğuk duş olur. İlgi göremezsin. Ama konuyla ilgili fıkra oturtursan cuk olur.

Dördüncüsü, fıkrayı anlattığın insanları iyi seçeceksin...
Kimisi vardır, en kahkahalı fıkrayı bile, milli birlik ve beraberliğimizi tehdit eden bir konuşma yapıyormuşsunuz gibi yüzünde kıl oynatmadan dinler, kuşkuludur, uyuzdur, fıkrayı anlatanda ne iştah bırakır, ne moral...
Fıkra, iyi yürekli, hoşgörülü ve beyni açık insanlara anlatılır. Mecliste bir tane bile şüpheci tip varsa kendini tutacaksın, ki fıkraya yazık olmasın.
Bu gibiler, en tantanalı fıkranın bile ırzına geçmek için elden geleni yaparlar... Sen de nükte yapayım derken üstüne papaz olursun.

Bir de sahneye atlamak için aportta bekleyenler vardır av köpeği gibi...
Sen bir fıkra anlatırsın, millet gülmeye başlar.
O gülmenin bir süresi olmalıdır.
Henüz millet fıkranın nüktesini ve ironi tadını beyninde şapırdatmakta iken, birisi kenardan hortlar:
Arkadaşlar, ben de bir tane anlatayım!
Anandan 7 aylık mı doğdun kardeşim. Biraz beklesen de, biz de şu fıkraya verdiğimiz emeğin ekmeğini yesek fena mı olurdu. Bunlar emek düşmanıdır.

Son olarak da, bir fıkrayı ne kadar iyi seçmiş ve güzel anlatmış olursanız olun, mealini açıklamaya kalktığınız anda bitersiniz!
O da bir nevi faşizme girer.
Bırak insanlar anladığı ile kalsın. Fıkralar zaten didaktizmin panzehiri değil midir?

Aslan senelik izne çıkıyormuş. Oturup, bütün hayvanlara e-mail çekmiş...
Ben yokken, vekaleti tavşana bırakıyorum, diye...
Sonra tavşanı çağırıp kararını açıklamış:
Ben yokken, orman senden sorulur. Bir kelek yapan olursa, döndüğümde icabına bakacağım.
Tavşan ertesi gün ormanda başlamış bütün hayvanlara bulaşmaya...
Bir kenarda leşini ziftlenen kurda arkadan bir parmak atmış...
Kurt dönmüş bakmış ki, tavşan...
Ah, demiş, o aslan olmayacaktı ki ben sana soracaktım.
Tavşan daha sonra aynı şeyi file yapmış...
Filden de tıs çıkmamış...
Bütün havyanlara aynı pisliği yapan şımarık tavşan, en son koca ayıyı bir petek balı yerken bulmuş
Ona da bir parmak sallamış
Ayı döndüğü gibi tavşanı kapmış ve yer misin yemez misin diye dayaktan hurdahaş hale getirmiş
Tavşan, perişan vaziyette uzaklaşırken kendi kendine söylenmiş:
Ayı işte ne olacak, yine e-maillerine bakmamış!


İLKER SARIER

Freitag, 17. Juni 2005

Askin böylesi

Anadolunun köylerinden birinde bir imam varmış.Gel zaman git zaman köyün güzel kızlarından Ayşe'ye tutulmuş.Hemde ne tutulma..Ayşe'de zamanla bizim imama aşık olmuş ve de bunlar evlenmeye karar vermişler.Bizim imam köyün büyüklerine bu konuyu açmış.Onlarda
- "Sakın ha asla böyle bir şeye kalkışma,çünkü Ayşe'nin babası aşırı derecede solcudur sana asla kızını vermez"
demişler.İmam kesinlikle kafasına koymuş bir kere,gitmiş kızı istemiş.Babasıda doğal olarak hiddetle
- "Benim sana verecek kızım yok"
diye bağırmış ve imamı evden kovmuş.Ertesi sabah bizim imam ezan için minareye çıkmış çok üzgün bir şekilde şöyle seslenmiş
- "Şimdiki ezanımı sevipte kavuşamayanlar için okuyorum"

Montag, 13. Juni 2005

O Yahudi

Hans birgün eve gelmiş ve ailesi yemek masasındayken
- Ben bir karar aldım ve Salomon'la evlenmeye karar
verdim. Bunu duyan aile şaşkınlık içinde ve hep bir ağızdan
- Ne ?! Ama o bir yahudi ?!

Freitag, 3. Juni 2005

İstenmeye gelen kızlar neden kahve yaparlar?

Bu damada verilen bir mesajdır ve yer yer çok çeşitlilik gösterir. İşte bu kahve sunma geleneği ile damada verilmek istenen mesajlardan örnekler: "Benimle evlenirsen sana geceleri uyku yok. Önden söyleyeyim de sonra kıçını devirip yatma. Enerjini topla, uyuma!" "Bu sana yapıp yapacağım son kahve. Doya doya iç. Evlendikten sonra sen yapacaksın ben içicem. Hele bir köpüklü olmasın, anyayı konyayı göstericem..." "Bi fincan kahvenin 40 yıl hatırı var. Bu durumda evliliğimizin ilk 40 yılı için benden fazla bi şey bekleme. İşine gelirse..." "Balayında Brezilya'ya gidiyoruz. Ona göre." "Köpük sandığın şey aslında köpük değil. Fincanın içine tükürdüm. Evlenirsek dediğim dediktir. Tükürdüğümü yalamam. Üstelik sana da böyle içiririm..."

Dienstag, 10. Mai 2005

Çetin Altan da diyor ki:

"Diş ağrısı aslında dört ayak üstünde olmamakla ilgilidir.

Mesela diş ağrıları olmaz aslanda, kaplanda.

Biz insanlar ayağa kalkmışız. Enerji beynimize gitmeye başlamış ve ölüm bilinci oluşmaya başlamış."

Ne ilgisi mi var? Sizin hiç dişiniz ağrımadı mı?

Montag, 9. Mai 2005

Yung teyze

yungteyze

Aziz Nesin
Bam teli
Can Dündar
CUMOK
Enver gökce
Enver Karagöz
Fikri Sönmez
Gülten Akin
Karamizah
Laz Kapital
Melih Pekdemir
Nazım Hikmet
Ofli hoca
Oguz Aral
Oguzhan Muftuoglu
Okuma kösesi
... weitere
Profil
Abmelden
Weblog abonnieren